| Fakat bu tehlikeli olabilir, ve sen doğru yolu bildiğinden bile emin değilsin. | Open Subtitles | لكن, قد يكون الأمر خطراً, و أنت حتى لست متأكدة من الطريق الصحيح |
| Hayat yolumun ortasında doğru yolu kaybedip kendimi karanlık bir ormanda buldum. | Open Subtitles | في منتصف رحلة حياتي وجدت نفسي وسط خشب اسود لأضعت الطريق الصحيح |
| Siz bize doğru yolu gösterin, biz oradan evimize döneriz. | Open Subtitles | وجهونا إلى الطريق الصحيح فحسب، وسوف نعثر على طريقنا للوطن |
| Son için doğru yolu seçmedin, ve bu her şeyi mahvetti. | Open Subtitles | انتي لم تنتقي الطريقة الصحيحة لنهايتها وهذا خرب كل شىء |
| doğru yolu gösterdiğin nesiller dolusu insan seni sevgi ve gururla anacak. | Open Subtitles | الأجيال التي وجهتها نحو الطريق الصحيح تتذكرك بلهفة |
| Umarım uygun dozda din eğitimi genç delikanlıya doğru yolu gösterir. | Open Subtitles | .. على أمل أن جُرعة جيدة من الدين .. .. يُمكنها أن تضع الشاب على الطريق الصحيح .. |
| Sonuçta doğru yolu buldum ancak en ihtimal dışı yerde. | Open Subtitles | وفى النهاية وجدت الطريق الصحيح ولكن فى أكثر مكان لم أكن لأتصوره |
| Zaman zaman evin gençleri büyüklere doğru yolu gösterir. | Open Subtitles | في بعض الاوقات فإن الصغار في هذا البيت قد يوضحوا الطريق الصحيح لكبار العائلة |
| Eğer beni biraz olsun sevdiysen ve doğru yolu bulmak için sıkıntılar çektiysen | Open Subtitles | إذا كنت تحبني دائماً و هناك مشكله أوجد الطريق الصحيح |
| İstersen doğru yolu tarif edebilirim. | Open Subtitles | اذا أردت يمكننى أن أدلك على الطريق الصحيح |
| Düşünmüştüm ki tecrübeniz sayesinde, en azından bana doğru yolu gösterebilirsiniz. | Open Subtitles | اعتقد انك من الممكن ان ترشدني الى الطريق الصحيح |
| Benim için kemiklerini atmanı istiyorum! doğru yolu bilmem gerekiyor! | Open Subtitles | كنت أتسائل هل بإمكانك أن تدلينا على الطريق الصحيح |
| Bir ebeveyn sana anca doğru yolu gösterebilir. | Open Subtitles | الوالد فقط يستطيع توصيلك الى الطريق الصحيح في النهاية |
| Senden yararlanarak doğru yolu bulabileceğini düşündüm. Beni dinlemiyor. | Open Subtitles | أعتقد بأنه يمكن أن يستعمل مساعدتك لإرشاده الطريق الصحيح |
| Torununla vakit geçirmek istemen iyi bir şey ama bu işin doğru yolu bu mu? | Open Subtitles | من الجيّد أنّك تريدُ امضاء الوقتِ مع حفيدتك. لكن.. أهذه هي الطريقة الصحيحة لذلك؟ |
| Bir beysbol topunu tutmanın en doğru yolu budur. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الصحيحة للإمساك بالكُرة |
| Onlara doğru yolu bulmaları için yardım etmeliyiz. | Open Subtitles | بل أن تساعده ليجد طريق عودته إلى طريق الصواب. |
| Bunu yapmanın bir doğru yolu ve bir yanlış yolu var ve hata kaldırmaz. | Open Subtitles | هناك طريقة صحيحة وطريقة خاطئة للقيام بهذا ولا يجب ان يكون هناك اخطاء |
| Bir şey yapamazsan doğru yolu göster, harekât bölgenden çıkarım. | Open Subtitles | إذا لم تكن تستطيع فعل أي شئ لي فقط أرشدني للاتجاه الصحيح سوف أخرج من منطقة عملياتك |
| Bazı adamlar doğru yolu değil de güvenli olanı arar. | Open Subtitles | بعض الرجال لا تسعى للطريق الصحيح و لكن إلى الأسلم |
| Kendi yolunu, saflığın yolunu, doğru yolu bulabilir. | Open Subtitles | ربما قد يجد طريقه طريق النقاء طريق الإستقامة |
| Tamam, anladık. doğru yolu bulmamı istiyorsunuz. | Open Subtitles | أعلم، أعلم تريدون منّي أن أجد طريق الهداية |
| Size doğru yolu bulmanızda rehberlik etmek için tarafsız bir dinleyici olacağım. | Open Subtitles | سوف أكون مستمعة محايدة لأوجهكم إلى الإتجاه الصحيح |
| Umarım bu arabada bize doğru yolu gösterecek bir şey vardır. | Open Subtitles | دعنا فقط نأمل بوجود شيئ بالسيارة يوضح لنا الأتجاه الصحيح |