| Herkes daha önce bir şeyi suyla doldurmuş, ve çocuklar ne kadar sürede dolacağı sorusuna cevap veriyor. | TED | الجميع سبق له وأن ملأ شيء ما بالماء وبهذا أحصل على إجابة الأطفال كم من الوقت ستستغرق. |
| Gaz 1,700 fitlik, yüksek tavanlı daireyi günlerce doldurmuş olabilirdi. | Open Subtitles | فقامت بأطلاق القليل من الغاز هذا الغاز ملأ الشقه |
| Özel Ajan Pochee de aynı cihazlar için talep formu doldurmuş ama alamamış. | Open Subtitles | ملأ العميل بوتشي جميع مصادر الأسئلة الكثير من هذه الأجهزة لن أختارها |
| Kozalaklı ağaçların yerine, geniş yapraklı ağaçlar orman habitatını doldurmuş durumda. | Open Subtitles | وبدلا من الصنوبريات ملئت الغابات الأشجار ذات الأوراق العريضة |
| 1999'da, Münih'te caddeleri ve terasları doldurmuş yüzbinlerce insana katıldım, ve Güneş tacı ortaya çıktığında hep birlikte bağrıştık. | TED | في 1999 في ميونيخ، انضممتُ لمئات الآلاف الذين ملؤوا الشوارع والسطوح وهتفوا معاً في آن واحد مع ظهور الهالة الشمسيّة. |
| Onun türü gezegeni bu maddeyle doldurmuş olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن أبناء جنسه قد ملئوا الكوكب بها. |
| Ziyaretçiler o mekiği insan cesetleriyle doldurmuş. | Open Subtitles | ملأ الزائرون تلك المركبة بالجثث لقد نصبوا لنا كميناً |
| Zaman yolculuğumuzun ilk anından evreni büyük bir ışıkla doldurmuş olduğunu görüyoruz. | Open Subtitles | فقد أراد أن يسافر عبر الزمن إلى تلك اللحظة الأولى عندما ملأ الضوء الكون ليراها |
| Biri, boru bombasından oluşan bir dağ bisikletini tüm boş borularla doldurmuş. | Open Subtitles | احدهم ملأ جميع الانابيب الفارغة على دراجة جبلية مع محتويات من قنبلة أنبوبية |
| Kafasını gösteriyi yönetmekle ilgili hayallerle doldurmuş. | Open Subtitles | ملأ رأسه بالكثير من الاحلام عن ادراة العرض |
| Odayı doldurmuş olamaz, Eric de yataktaydı. | Open Subtitles | لم يكُن قد ملأ الغُرفة، لكنّه كان نائماً. |
| Sevkiyat ağları patlamadan önce depoyu ağzına kadar Hint malı tıbbi kimyasalla doldurmuş. | Open Subtitles | أعني، قبل الحملة على مخطوطات النظام الإلكتروني، ملأ مستودع كامل مع المستحضرات الصيدلانية الهندية. |
| Sizin kardeşlerinizden biri, Amvrosy lambayı gazla doldurmuş sonra, eli çarpmış ve lambayı devirmiş. | Open Subtitles | لقد كان الأخ "أمفروسي" الذي تحت الاختبار هو السبب فقد ملأ المصباح بالزيت، و أشعل عود ثقاب فسقط منه في الإناء -فهمت |
| Midesini ölü kelebeklerle doldurmuş. | Open Subtitles | ملأ معدتها بالكامل بالفراشات الميتة |
| Swearengen, gazeteyi yine bir sürü bok püsürle doldurmuş. | Open Subtitles | ملأ (سويرنجن) الجريدة بالكثير من الشائعات والتفاهات |
| Karın boşluğunu kanla doldurmuş. | Open Subtitles | مما ملأ عشاء " الصفاق " الشفاف بالدم |
| Düzinelerce çöp kutusunu buruşuk kağıtlarla doldurmuş olmalıyım. | Open Subtitles | لقد ملئت دستة سلات مهملات بالورق المجعد. |
| Senin bir formu yanlış doldurmuş olduğuna inanamıyorum ya. | Open Subtitles | لا أصدق أنكِ ملئت أستمارة بشكل خاطئ |
| Şey en azından Federaller buzdolabını doldurmuş. | Open Subtitles | حسنٌ... المباحث الفدرالية ملؤوا الثلاجة على الأقل |
| Hendeği kendi ölüleriyle doldurmuş. | Open Subtitles | لقد ملئوا الخندق بموتاهم |
| Aklıma gelen tek senaryo birisi kasıtlı olarak, zorla ciğerlerine su doldurmuş. | Open Subtitles | السيناريو الوحيد الذي أستطيع التفكير فيه هو أن أحدهم قام بضخ الماء الى رئتيها قسرا و عمدا. |
| Birisi ceplerine garip bir tür et doldurmuş. | Open Subtitles | أحدهم حشا بعضاً من اللحم الغريب في الجيوب |