| Bu sürücüye sahip savaş gemilerinden oluşan bir filo durdurulamaz olur. | Open Subtitles | أسطول من السفن الحربية مزودة بذلك المحرك سيكون من الصعب إيقافها |
| On binlerce insan bunu haftalık olarak yaparsa, durdurulamaz bir güç olursunuz. | TED | وعندما يفعل ذلك العشرات من الآلاف من الناس بشكل أسبوعي، تصبحون قوة لا يمكن إيقافها. |
| Muazzam ordularıyla birlikte neredeyse durdurulamaz oldu. | TED | مع جيوشه الهائلة الحجم كان إيقافه أمرًا شبه مستحيل. |
| Hakkında söylenenlere uyuyor. durdurulamaz bir suikastçı. | Open Subtitles | إنه يحب الحفاظ على بريق شجاعته، و هو قاتل مأجور لا يمكن إيقافه |
| Herkesin bunu anladığı gün, bence durdurulamaz olacağız. | Open Subtitles | الجميع اليوم يدرك هذا، أعتقد أننا سوف تصبح لا يمكن وقفها. |
| Eğer dört parçayı da birleştirebilirse ordusundaki her ölü askeri diriltebilir ve artık durdurulamaz olur. | Open Subtitles | اذا قام بتوحيد القطع الأربعة جحافله سوف تنتشر سيخرجون من كل قبر سيكون من الصعب ايقافه |
| Buna çoktan başladılar, Binbaşı ve bu asla durdurulamaz. | Open Subtitles | إنها بالفعل تفعل ذلك يا ميجور و لا يمكن إيقافها |
| Parlak Günlerin Sonu gelmeye başladı ve durdurulamaz. | Open Subtitles | نهاية أيام العالم ستبدأ و لا يمكن إيقافها |
| Yani, eğer bunları yönlendirmenin bir yolunu bulursa durdurulamaz olur, değil mi? | Open Subtitles | لذا ربما إن اكتشفَت طريقةً لتوجيه تلك العواطف، فستكون ساحرة لا يمكن إيقافها بحد ذاتها، ألا تعتقدون ذلك؟ |
| 1980'lerin ortalarında, string teorisi durdurulamaz görünüyordu, | Open Subtitles | نظرية الخيط بدت أنه لايمكن إيقافها, لكن خلف الأحداث |
| Bu yayın takip edilemez, durdurulamaz, durdurulamaz, ve şehirde kalan son özgür sestir. | Open Subtitles | لا يمكن تعقبه ، لا يمكن إيقافه وهو الصوت الحر الوحيد الذي بقي في المدينة |
| Bu yayın izlenemez, durdurulamaz ve şehrin en özgür sesidir. | Open Subtitles | لا يمكن تعقبه ، لا يمكن إيقافه وهو الصوت الحر الوحيد الذي بقي في المدينة |
| Bu yayın izlenemez, durdurulamaz ve şehrin en özgür sesidir. | Open Subtitles | لا يمكن تعقبه ، لا يمكن إيقافه وهو الصوت الحر الوحيد الذي بقي في المدينة |
| Sende ki zeka ve kemik yapısı bende olsa... durdurulamaz olurdum. | Open Subtitles | إذا كان لديك الدماغ والعظام هيكل، وأود أن يكون لا يمكن وقفها. |
| durdurulamaz! Aynı benim gibi, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكن ايقافه, مثلى, أليس كذلك؟ |
| Kriptonlular hariç tüm uzaylıları öldüren, durdurulamaz bir biyolojik silah. | Open Subtitles | سلاح بيولوجي لا يمكن ردعه يقتل كل الفضائيين ما عدا الكريبتونيين |
| Yakında tüm kardeşlerim programa sahip olacak ve durdurulamaz olacaklar. | Open Subtitles | قريبا كلّ إخوتي سيكون عندهم البرنامج الجديد، ولن يستطيع احد إيقافهم |
| Erimiş suyun durdurulamaz gücünün etkisiyle harekete geçen milyonlarca ton buz, yoluna çıkan her şeyi yıkıyor. | Open Subtitles | تشق ملايين الاطنان من الجليد طريقها أسفل التيار تدفعها قوة المياه الذائبة التي لا تقهر |
| durdurulamaz dediğin canavarlarını durdurdum. | Open Subtitles | يبدو أن وحوشك التى لا تهزم قد تم ايقافها |
| Mutasyon başladı mı, durdurulamaz. | Open Subtitles | متى بدأ التحول فإنه لا يمكن وقفه |
| Şapka tüm tehlikeli güçleri topladıktan ve tamamen dolduktan sonra, artık durdurulamaz olacağım. | Open Subtitles | عندما تجمع القبّعة كلّ قدراتها المسروقة وتصبح مشحونة لآخرها... سأصبح رجلاً لا يُقهر |
| Fiona, bence bu gece durdurulamaz olacağız. | Open Subtitles | فيونا, أظنّ أنّه لن يستطيع أحدٌ إيقافنا الليلة |
| İşe yaradığında Komandolar durdurulamaz gözükür. | Open Subtitles | عندما تنجح، لا يمكن إيقاف المغاوير |
| Napoleon'un durdurulamaz görünen momentumu Rusya'nın kışında ordusunun çoğuyla birlikte ölecekti. | TED | مات زخم نابليون والذي لطالما اعتُقد أنه لا يقهر في ثلوج الشتاء الروسية، جنباً إلى جنب مع معظم جيوشه. |
| O S.T.A.R. Labs'ın yöneticisi. Yani bu beni durdurulamaz yapıyor. | Open Subtitles | إنّه مدير مختبرات (ستار)، وهذا ما يجعلني مُطلقة الجموح. |
| Ejderlerin gösterdiği bu teknikle Zuko ve ben durdurulamaz olacağız. | Open Subtitles | بهذه التقنية التي أورنا أيها التنانين زوكو و أنا سنكون غير قابلين للإيقاف |