| Bazen e-postalarımı kontrol etme şansı için et, seks veya şaraptan vazgeçebileceğimi düşünüyorum. | TED | أفكر أحيانا أنه من الأفضل أن أتخلى عن اللحم أو الجنس أو الخمر على فرصة قراءة بريدي الإلكتروني. | 
| Yani tüm kanıtlar öyle gösteriyor ki kadınlara hizmet etme şansı verildiğinde büyük bir fark yaratıyorlar ve işi bitiriyorlar. | TED | إذاً كل الدلائل تقول أنه عندما يحصلُ النساء في الواقع على فرصة للخدمة، فإنهنّ يُحدِثنّ تغييرًا كبيرًا ويُنجزنّ المهمة. | 
| Çoğu hasta, bu risklerin hastalıklarını teşhis ve tedavi etme şansı için kabul edilebilir olduğunu düşünür. | TED | يتقبّل أغلب المرضى هذه المخاطر في سبيل الحصول على فرصة لتشخيص ومعالجة أمراضهم. | 
| Günahlarını telafi etme şansı olamadı, ama olsun isterdi. | Open Subtitles | انه لم يحصل على فرصة للتكفير عن خطاياه , سيكفر عن خطاياه لو اتيحة له الفرصة | 
| Doğru düzgün bir veda etme şansı bulamadığım için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأني لم أحصل على فرصة مناسبه لأقول لك وداعا | 
| Beni kurtardığınız için size teşekkür etme şansı bulamamıştım. | Open Subtitles | لم أحصل على فرصة ملائمة لشكركم على إنقاذي | 
| Kurtulamazsa bile en azından Gabriel'ın veda etme şansı bulmasını istiyoruz. | Open Subtitles | هو أنها إن لم تعيش نحن نأمل أن يحصل إبنها على فرصة توديعها | 
| - İhanetini itiraf etme şansı oldu mu hiç? | Open Subtitles | هل حصل على فرصة للإعتراف بخيانته؟ |