| farklılıklarını bir kenara bırakıp Imperimen'in biçim değiştiren uzaylı güruhuna karşı koymasaydı Justice League şimdi ne halde olurdu? | Open Subtitles | إذا لم ينحوا خلافاتهم جانباً ليوقفوا القوة المطلقة وحشودها الغريبة |
| Amansız düşmanlar, iyilik adına farklılıklarını bir araya getirmek. | Open Subtitles | أعداء لدودين يقاومون لينحّوا خلافاتهم للمصلحة العليا |
| Korsanlar ve cadılar, şeker alabilmek için farklılıklarını bir kenara koyarlar. | Open Subtitles | و القراصنة و السحرة يضعون خلافاتهم جانباً من أجل تسول الحلوى جوش .. |
| Ve Amerikan Marazilik Müzesi'nde onların farklılıklarını kucaklamakla kalmayıp aynı zamanda kutluyoruz. | Open Subtitles | وهنا في متحف الاعتلالات الأمريكي لا نعتنق اختلافاتهم فحسب، بل نحتفل بها |
| Bu çocukların farklılıklarını kabul etmelerini sağlayacak yalnız iki öğretmen tanıyorum: | Open Subtitles | أن أعلم كيف يمكنني أن أجعل الطلاب يتقبلون ماهية اختلافاتهم : باستخدام معليمهم المفضلين |
| Başka bir ifadeyle, insanlar bunlara baktılar ve farklılıklarını gördüler. | TED | بكلمات أخرى ينظر الناس إليها ويلاحظون الاختلافات |
| Sebebi, doğanın farklılıklarını ve çeşitliliğini göz ardı etmeye yatkınlığımız. | TED | السبب هو أننا نميل إلى التغاضي عن تنوع العالم الطبيعي. |
| Savaş sırasında, Kıymıkla Tırmık farklılıklarını bir kenara bıraktılar ve büyük düşmanla savaşmak için bir takım oldular. | Open Subtitles | خلال الحرب ، (إيتشي) و(سكراتشي) وضعوا خلافاتهم جانباً وتعاضدوا لمحاربة عدو أكبر |
| Aylar öncesinde Kaptan Flint ve Racham anlaşmayı yaptıklarında Urca altını üzerinde farklılıklarını belirlediler. | Open Subtitles | عندما عقد القبطان (فلينت) و(راكهام) إتفاقهم منذ أشهر مضت، وثبّتا خلافاتهم بخصوص حيازة ذهب الـ(أوركا) |
| Görüntü ve onun gibileri gördüğümde farklılıklarını güce çevirmeleri bana aynısı yapabileceğim ilhamı veriyor. | Open Subtitles | عندما أرى (الوهج) والآخرين من أمثاله يحولون اختلافاتهم إلى قوّة... يعطيني هذا أملاً بأنني يوماً ما... |
| Şimdi size cinsiyet farklılıklarını göz önüne alırken bilime götürecek bir örnekten bahsedeceğim. | TED | والآن دعوني أطلعكم على مثال حيث نعتبر أن الاختلافات بين الجنسين يمكن أن تقود البحث العلمي. |
| Ve depresyonda neden bu belirgin cinsiyet farklılıklarını gördüğümüze dair bazı ipuçlarına sahip olduğunu düşündüğümüz bulgulardır bunlar. | TED | ومثل هذه النتائج هي ما نؤمن أنه يحمل بعض المفاتيح لحل لغز سبب رؤيتنا لهذه الاختلافات البالغة بين الجنسين في الاكتئاب. |
| Bu soru araştırmaya katılanların ait olduğu toplumsal grupların farklılıklarını mı ölçmeyi amaçlıyordu? | TED | هل كان هدفه قياس تنوع الخلفيات الاجتماعية للمشاركين فى البحث؟ |
| Bir metnin olağan tüm farklılıklarını içerir. O yüzden bazı bilge kitaplar vardır ama aynı zamanda tamamen saçmalık olan sayısız ciltler de vardır. | TED | فهي تحتوي على كل تنوع ممكن في النصوص، لذا فهنالك بعض الكتب العميقة، لكن هناك أيضًا مجلدات لا تحصى مليئة بالثرثرة فقط. |