Sağ üstte çok ilginç bir cisim görüyoruz ve bu yerel bir radyo galaksisi, Erboğa A. | TED | حسناً، كما حدث، يمكننا أن نرى أشياء مهمة في الزاوية اليمنى، وهذه هي المجرة اللاسلكيّة المحلية، قنطورس أ. |
Ama kameralarımızı okyanusun derinliklerine indiriyoruz... bir balık görüyoruz ve bu, toplum olarak... hayal gücümüzü hiç etkilemiyor. | TED | ولكنه بالنظر الى اعماق المحيط بدلاً من الفضاء . ونحن .. عندما نرى سمكة لا تبهر مخيلتنا كمجتمع |
Biliyorsunuz, İsa'yı bir çocuk olarak görüyoruz ve hikaye birden otuzundan devam ediyor. | Open Subtitles | نرى المسيح رضيعا ثم بشكل ما نستكمل القصة وهو فى الثلاثين |
O çocuklarda kendimizi görüyoruz ve iyi olmaları için uğraşıyoruz. | Open Subtitles | نرى أنفسنا بهؤلاء الفتيان وندفعهم ليكونوا من العظماء |
Ormanların tahrip olduğunu görüyoruz, çölün yayıldığını görüyoruz, kitlesel açlık görüyoruz, hastalık görüyoruz ve nüfusun, insanların yaşadıkları belli bir toprak parçası üzerinde o toprağın kaldırabileceğinden daha fazla arttığını görüyoruz ve bu insanlar, başka yerden yiyecek almak için çok fakirler. | TED | نشاهد إزالة الغابات، نشاهد الصحراء تنتشر، نشاهد هول المجاعة، نرى المرض ونشاهد النمو السكاني في مناطق حيث يعيش فيها المزيد من السكان في بقعة معينة من الأرض بصورة أكثر من الدعم المحتمل أن تقدمه الأرض، وهم فقراء جداً لشراء الغذاء من مكان آخر. |
Seyahat sonrası yaşanmayan toplumun içinden çıkan vakalar var. COVID-19'la enfekte insanlar görüyoruz ve bu enfeksiyonun nereden geldiğini bilmiyoruz. | TED | إننا نشاهد حالات إصابة بشرية من أُناسٍ لم يجروا رحلة عودة، أي أنها إصابات تحدث داخل البلاد، ونشاهد أشخاصًا أصيبوا بـ كوفيد-19 ولا نعرف من أين جاءت العدوى. |
Birbirimizi barın öbür tarafından görüyoruz ve sanki uzun süre görüşmemiş dostlar gibi el sallıyoruz. | Open Subtitles | نرى بعضنا البعض من خلال البار، و.. نلوح لبعضنا البعض وكأننا أصدقاء مفقودين من زمن طويل. |
Bu çocukların büyüdüğünü görüyoruz ve sonra bir gün 18 yaşına geliyorlar ve onları becerebiliyorsun. | Open Subtitles | نرى هؤلاء الأطفال يكبرون ثم يومٌ ما يصبحون 18 عامًا ويمكنك ممارسة الجنس معهم. |
Mavide, dünyadaki en büyük 500 şirketin performansını görüyoruz ve altın rengi olarak iklim değişikliği stratejisi ve risk yönetiminde en iyi uygulamalara sahip şirketlerin alt kümesini görüyoruz. | TED | بالأزرق، نرى أداء 500 من كبرى الشركات العالمية، وباللون الذهبي، نرى فرعا من الشركات ذات أفضل الممارسات في ظروف التغيير الاستراتيجي، وإدارة المخاطر. |
Şu anda, etrafımızdaki şeyleri görüyoruz ve: "Bilgisayarlar hala aptal." | TED | وحالياً نرى الأشياء حولنا ونقول "كفى ، الكمبيوتر مازال غبياً" صحيح؟ |
Sensörün altında yavaşça yüzen plastik parçaları görüyoruz ve üzerindeki bilgisayar bu görüntüleri bazı işlemlerden geçirip her parçanın büyüklüğünü hesaplayacak. Sonuç olarak suyun içinde ne kadar plastik olduğunu kabaca hesaplıyoruz. | TED | لذلك نرى القطع البلاستيكية تطفو ببطء من خلال أجهزة الاستشعار، وسوف يقوم الكمبيوتر بمعالجة الصورة، وقياس حجم كل جسيم، وبالتالي لدينا تقدير تقريبي لكمية البلاستيك الموجودة بالمياه. |
Buna rağmen, sadece birkaç örnek görüyoruz ve bu nedenle bizim teleskop ölçümlerimiz ile tam olarak tutarlı sonsuz sayıda olası resim var. | TED | ولكننا نقدر أن نرى بعض النماذج ولهذا السبب يوجد عدد غير محدود من الصور المحتملة التي يمكن أن تكون متوافقة تمامًا مع قياسات التليسكوبات لدينا. |
Yabancı terörist savaşçılara baktığımızda çölde saçları rüzgarda dalgalanan genç erkekler görüyoruz ve gün batımında evlenmek için onlara katılan kadınlar... | TED | عندما ننظر إلى الإرهابيين الأجانب، نرى شباب تعبث الرياح بشعرهم في الصحراء، ونساء ينضممن إليهم ليقيموا زفافًا وقت الغروب. |
Burada turuncu ile başlamış olduğunu görüyoruz, ve hemen turuncusu tükeniyor, ve burada da bir karelik boşluk bırakmaya karar verdiğini görüyoruz. | TED | نستطيع هنا أن نرى أنه بدأ باللون البرتقالي ثم نفد من عنده اللون البرتقالي ونستطيع أن نرى هنا أنه قرر أن يأخذ استراحة في هذا المربع |
Görebileceğimiz kadar büyük bir ölçekte görüyoruz ve zaten oluşmuş olan şeylerin oluşmaya devam ettiğini görüyoruz ve böylece süreceğini görüyoruz. | TED | لذلك نحن نرى مجرد اكبر بناء يمكننا رؤيته، وبعد ذلك الأشياء التي بدأت بالفعل تتشكل فحسب ستتشكل ومن ثم تتشكل وستستمر على ذلك. |
Günümüzde, çevremizde birçoğunuz gibi, buradakilerin tamamı gibi, benim gibi iyi giyimli, eğitimli kadınlar görüyoruz ve dünyanın değiştiğini düşünüyoruz fakat bu dışsal değişiklikler son derece yanıltıcı çünkü içsel olarak değişmedik. | TED | في الوقت الحاضر، نرى نساء متعلمات جميلاتٍ مثل العديد منكن في هذه الغرفة، كلكنّ في هذه الغرفة وأنا أيضا. نظنّ أن العالم قد تغير لكن هذه التغييرات الخارجية مضللة للغاية، لأننا من الداخل لم نتغير |
Senin seviyeli ve kibar bir kadın olduğunu görüyoruz ve sana da John Malkovich'in içinde bizimle birlikte olma izni veriyoruz. | Open Subtitles | نحبّك. نحن يمكن أن نرى بأنّك إمرأة محترمة... لذا... |