| güzel kadınlarla genelde iyi anlaşırım. | Open Subtitles | لا أعرف ما هي المشكلة. وعادة ما ابلي جيدا مع النساء الجميلات. |
| güzel kadınlarla çıkmanın zorluklarına katlanıyorum. | Open Subtitles | أحب أن أتكأ على الأشياء وأتأمل صعوبة مواعدة النساء الجميلات |
| Neden dünyamız kalbimizi kolayca kırabilecek, güzel kadınlarla dolu? | Open Subtitles | لماذا يجب أن يكون شغلها كوكبنا مع النساء الجميلات الذين موجودة بكل بساطة لكسر قلوبنا؟ |
| Ada güzel kadınlarla dolu diye duydum. Erkeklere izin verilmiyormuş. | Open Subtitles | سمعت أن تلك الجزيره مملوءه بالنساء الجميلات وغير مسموح بوجود الرجال |
| Mağaza birbirinden daha göz alıcı olmaya çalışan güzel kadınlarla dolup taşar. | Open Subtitles | المتجر كله سيعج بالنساء الجميلات كل منهم يحاول أن يكون أكثر تألقاً من البقية |
| Hislerimi sormayan güzel kadınlarla yatıyorum. | Open Subtitles | انام مع نساء جميلات اللواتي لا يسألن عن شعوري |
| Orada güzel kadınlarla yattığımın bilgisini veriyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أبلغكِ بأنّي ضاجعت بعض النساء الجميلات جدًا. |
| güzel kadınlarla yatmak için çok vaktin olacak. | Open Subtitles | -لديك الكثير من الوقت لتنام مع النساء الجميلات |
| Burası güzel kadınlarla dolu. | Open Subtitles | هذا المكان مليء بالنساء الجميلات ماالذي تتوقعه مني ؟ |
| Twin Peaks dünyasının, güzel kadınlarla dolup taştığı gözden kaçmıyor. | Open Subtitles | يبدو أن عالم "توين بيكس" هذا يعجّ بالنساء الجميلات. |
| Burası güzel kadınlarla dolu. | Open Subtitles | إنّها مليئة بالنساء الجميلات |
| Hadi ama milyonlarca örneği var Kirky gibi adamların sonu güzel kadınlarla biten. | Open Subtitles | هناك مليون مثال أشخاص مثل "كيرك" كانوا مع نساء جميلات |
| güzel kadınlarla dolu bir koleksiyon. | Open Subtitles | تشكيلة من نساء جميلات |