| Evet, arabalar gelip Yahudiler'i oradan götürdüğünde onları görebiliyormuşsun, ama fark ettirmeden. | Open Subtitles | نعم، كانت السيارات تأتي ويتم نقل اليهود كنا نراهم فقط لحظة التحميل | 
| Annemden buraya gelip... o köfteleri nasıl yaptığını sana göstermesini istesek,nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا لو سألنا أمي بأن تأتي وتريك كيف تصنع كرات اللحم ؟ | 
| Ben hep onun Güney Kaliforniya'ya gelip bir bina yapması gerektiğini düşündüm. | TED | ولطالما أحسست بأنه يجب عليه القدوم إلى جنوب كاليفورنيا والعمل في البناء | 
| Çünkü biliyoruz ki, dışarıdaki insanlar gelip bize yardım edebilirler, fakat kendimize yardım etmezsek, yapılacak hiç bir şey yok. | TED | لأننا نعرف، نحن ندرك بأن الناس في الخارج يمكنهم المجيء ومساعدتنا لكن إن لم نساعد أنفسنا، لا يمكننا فعل شئ | 
| Düşündüm ki genç bir velet bizim dükkana gelip aynısını yapsa... | Open Subtitles | فكرت، ماذا لو أتى شاب متذاكي إلى محلنا ويفعل ذلك بي؟ | 
| Hayır, hayır, hayır. Bunu yapmış olamazsın. Buraya gelip seni öldürmeye çalışacak. | Open Subtitles | لا، لا يمكن أن تكوني فعلتِ ذلك، ستأتي إلى هنا محاولة قتلكِِ | 
| Sen benim okuluma paldır küldür gelip beni rezil ederken iyi miydi? | Open Subtitles | إذا أتيت أنت بدون أذن لمدرستي و جعلتني أبدو كالحمقاء فلا بأس؟ | 
| Buraya gelip, pis dudaklarınla beni öpmeye çalışmak. Ben sokak yosması değilim. | Open Subtitles | تأتي للأعلى هنا محاولا وضع شفاهك القذرة علي، أنا لست غنمة شارع | 
| Ah tanrım, Hal. Buraya gelip şu lanet herife bir bak. | Open Subtitles | يا اللهي، هال يجب أن تأتي إلى هنا وتنظر لهذه القمامة | 
| Buraya gelip, yeni havuzumda bana saygısızlık etmen hiç hoş değil. | Open Subtitles | أنا لا أقدر أن تأتي لهنا وتقلل إحترامي في بركتي الجديدة | 
| Ama paranı istiyorsan, içeri gelip benimle konuşursan çok iyi olur. | Open Subtitles | لكن إذا أردت مالك، فمن الأفضل أن تأتي هنا وتتحدث معي. | 
| Anne, Augustina teyzenin gelip, kendi mezarını temizlediği doğru mu? | Open Subtitles | أمي.هل صحيح أن الخالة أوجستنيا تأتي هنا لتعتني بقبرها الخاص | 
| O yüzden sakın buraya gelip beni yargılamaya kalkma, tamam mı? | Open Subtitles | لا أرجوك لا تأتي الى هنا كي تصدري أحكاما علي.. اتفقنا؟ | 
| Çocukların aileleriyle beraber gelip foxtrot dersi almak istediklerini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد ان الاطفال يريدون القدوم مع ابائهم لياخذو دروس الفوكس؟ | 
| Yapmanız gereken gelip her şeyi kontrol etmek ve balığı yemlemek. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو المجيء وتفقد كل شيء وإطعام الأسماك | 
| Adam da evine gelip, onun, o tür bir kadın olmadığını anlamıştır. | Open Subtitles | ربما أتى الى المنزل رأى بأن كوريتا ليست بتلك النوعية من النساء | 
| Şu an barda yalnız olsaydım üzerimde sperm olsaydı gelip benimle konuşur muydun? | Open Subtitles | لو كنت في حانة , وكان علي مني هل ستأتي وتتحدث معي ؟ | 
| Sen de doğu yakasına gelip... benden, seni saklamamı bekliyorsun. | Open Subtitles | الآن أتيت إلى الجانب الشرقي وتتوقع مني أن أخفيك ؟ | 
| - Axl, okuldan sonra doğruca eve gelip, Aztek ödevine çalışıyorsun, tamam mı? | Open Subtitles | أكسل , تعال للبيت مباشرة بعد انتهاء المدرسة لتكتب تقريرك . , ؟ | 
| Siyah güzeldir. Her gün buraya gelip, bu adamlardan iş dilenmeniz gerekmez. | Open Subtitles | ليس عليك ان تأتى إلى هنا تتوسل إلى هؤلاء الناس ليعطوك وظيفة | 
| Sen kes sesini, yoksa gelip o çadıra bir delik açarım. | Open Subtitles | من الأفضل لك أن تسكت أو سآتي إليك وأمزق تلك الخمية | 
| Eğer okulu kırmak istiyorsan sorun yok, sadece benimle gelip çalışmak zorundasın. | Open Subtitles | لو كنتِ لا تريدين الذهاب للمدرسة, لا بأس سوف تأتين للعمل معي | 
| O sırada annem gelip bana kilise okulundaki öğretmenimin öldürüldüğünü söyledi. | Open Subtitles | عندما أمّي جاءت فيها وأخبرتني تلك معلّم الأحد كان قد قتل. | 
| Çok uyumlu olabilecek sürekli masama gelip duran bir dosya var. | Open Subtitles | لدي حالة أتت إلى مكتبي والتي من الممكن ان تكون مناسبة | 
| Soyunma odama gelip "Ufaklık, bu senin gecen değil" dedin. | Open Subtitles | جئت الى غرفه الملابس وقلت لن تفوز الليله يا فتى | 
| Eğer FBI'dan sıkılacak olursan gelip benim dans kulüplerimden birisinde işe başlayabilirsin. | Open Subtitles | إذا سئمت من العمل مع المباحث تعالي واعملي لحسابي في أحد نواديَ | 
| Biz de gelip onlarla konuşurduk, genelde bir hafta sürerdi. | TED | وكنا نأتي للحديث معهم، عادة لمدة أسبوع. |