| Ama az önce liseye gitmeyeceğini söylemedin mi ? | Open Subtitles | لكنّكِ قلتِ منذ قليل أنّكِ لن تذهبي إلى المدرسة الثانوية |
| Bana sürekli hiçbir yere gitmeyeceğini söylediğini biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | انت تعلمين كيف دائما تخبرينني انك لن تذهبي الى اي مكان |
| Kırın cevizi. Beni ilgilendirmez. O filme gitmeyeceğini söyledim ve bu cezada kararlıyım. | Open Subtitles | لا توّجه هذه لوجهي ، قلت لن تذهب لذلك الفيلم وأنا متمسك بكلمتي |
| Dün oraya gitmeyeceğini biliyordum. Bu yüzden ona ben gittim ve bana bunları o verdi. | Open Subtitles | كنت اعلم انك لن تذهب اليه,ليلة امس لذا ذهبت انا اليه |
| Sen kendine gelinceye kadar hastaneden gitmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | هل قالت أنها لن تغادر المستشفى الا بعد أن تفوق |
| Bir özel ajanla görüşene kadar gitmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | يقول بأنه لن يغادر حتى يتحدث مع عميلٍ مسؤول |
| Müdüre gitmeyeceğini söyledin, koşu ayakkabılarını da giymiyorsun. | Open Subtitles | قلتِ بأنك لن تذهبي للمدير وأنتِ لاتلبسين أحذية الركض |
| Sakın gitmeyeceğini söyleme. | Open Subtitles | لا تقولي أنّكِ لن تذهبي كل طلاب المدرسة يعرفون |
| Bir şeyim yok. Gitmemen gerekirdi. gitmeyeceğini söylemiştin. | Open Subtitles | لم يكن يجدر بك الذهاب, لقد قلت أنك لن تذهبي |
| O yüzden lütfen bana onu aramaya gitmeyeceğini söyle. | Open Subtitles | لذا رجاء، عديني أنك لن تذهبي إلى هناك بحثاً عنها |
| Bu evin erkeği benim ve o halk-eğitim okuluna gitmeyeceğini söylüyorum. | Open Subtitles | ... أنا رجل المنزل وأنا اقول انكِ لن تذهبي إلى كليّة المجتمع |
| Bana onunla gitmeyeceğini söyle. | Open Subtitles | عديني انك لن تذهبي معه أي مكان |
| Daha çok, bana hiç bir yere gitmeyeceğini bildirdi. | Open Subtitles | كانت تريدني ان أعرف انها لن تذهب لأي مكان |
| Babana oraya gitmeyeceğini söyledin. | Open Subtitles | لقد وعدت والدك للتو أنك لن تذهب إلى هناك |
| Sadece gitmek istemediğini söyledin. gitmeyeceğini söylemedin. | Open Subtitles | لا لم تخبرني بذلك لقد أخبرتني بأنك لا تريد الذهاب و ليس أنكَ لن تذهب |
| Bir daha asla kiliseye gitmeyeceğini söylediğin an yer şiddetle sallanmaya başladı. | Open Subtitles | أتمازحنني لقد قلت أنك لن تذهب للكنيسة مرة أخرى |
| Bu sabah ofisime girdi ve bunu halledene kadar gitmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | لقد جاءت إلى مكتبي هذا الصباح وأخبرتني أنا لن تذهب قبل أن أغير هذه |
| Sen kendine gelinceye kadar hastaneden gitmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | هل قالت أنها لن تغادر المستشفى الا بعد أن تفوق |
| Ama öte yandan acılı bir anne-baba... Peter Nystrom, Başkan müdahale edene ve Kürkistan büyükelçiliği Alexander Lavich dokunulmazlığını kaldırana dek bir yere gitmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | لكن من ناحية أخرى، والدين حزينين... يقول بيتر نيستروم أنه لن يغادر المكان |
| Bensiz gitmeyeceğini biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف أنَّك لن تُغادر بدوني |
| Kızların oraya gitmeyeceğini biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم هؤلاء البنات لن يذهبوا إلى هناك |