| Günaydın White Plains'de bu sabah Bob Hansen ile anketler üzerine konuşacağız. | Open Subtitles | سوف نأخذ سحب هذا الصباح صبتح الخير وايت بلين مع بوب هانسون |
| Hansen'in kulübesinin dışındaki yırtıcı hayvan afişinin orda benimle buluşmalarını söyleyin. | Open Subtitles | أخبرهم أن يلتقوا بي عند الإشارة بجانب مقصورة هانسون |
| Onlara de ki, Jake ve Keir koç Hansen'in kulübesinin oradalar ve yardıma ihtiyaçları var. | Open Subtitles | أخبريهم بأن جيك و كيم عند مقصورة هانسون و يحتاجون المساعدة |
| James Hansen gibi bilim adamları bize net CO2 salınımını ekonomiden sadece bir kaç on sene içinde tamamen elememiz gerektiğini söylüyor. | TED | العلماء مثل جيمس هانسن يخبروننا أنه علينا أن نزيل انبعاث ثنائي أكسيد الكربون من الإقتصاد في غضون عقود قليلة. |
| Hansen'nın avukatı onu dışarı çıkaracak bazı kanıtlara ulaşmış. | Open Subtitles | عثر محامي هانس على بعض الأدلة هذا جيعله يتم إطلاق سراحه |
| Kredi kartı ödemelerini inceledim. Hepsi Hansen'in barında baya bir hesap ödemişler. | Open Subtitles | لقد فحصت مصروفات بطاقاتهم الائتمانية يظهر بأن ثلاثتهم صرفوا المال في حانة (هانزين) |
| Carhartt'nın oğlu Hansen'in kızıyla çıkıyor. | Open Subtitles | إبن كارتر كان يعبث مع إبنت هانسون |
| Tamam, polis memurları oraya vardı, Derek Hansen'ın cesedini buldu. | Open Subtitles | حسناً وصل الضباط ليجدوا " ديريك هانسون " مقتولاً |
| Ben de öyle duydum. Derek Hansen'i öldürürken uykusuz kalmışsın dün gece. | Open Subtitles | " بقيت ساهراً بالأمس لقتل " ديريك هانسون |
| Meğer bu kız dün gece Derek Hansen'ın evindeymiş. | Open Subtitles | تبين أن الفتاة في قائمة " هانسون " المنزلية |
| Bu son günlerde Auggie'nin eski kız arkadaşı Helen Hansen'le ilgili çok şey öğrendim. | Open Subtitles | آخر الأيام علمت ما يكفي " عن خطيبة " أوجي " السابقة " هيلين هانسون |
| Petter Hansen, neredeyse birbirlerini öldüreceklerini söyledi. | Open Subtitles | هانسون قال أنهما كادا أن يقتلا بعضهما |
| Birini arıyorum. Annalise ya da Anna-Lisa Hansen. Evet. | Open Subtitles | أنا أبحث عن شخص اسمه (أناليز) أو (أناليزا هانسون) |
| Hansen binasındaki metallerle aynı mesafede. | Open Subtitles | هذا هو الحد من المخلفات المعدنية المرئية في مبنى (هانسون) |
| Dominic, Hansen bombasını patlatmak için kullanılan alet bu. | Open Subtitles | (دومينيك)، هذا هو نوع الجهاز الذي إستخدم لإطلاق قنبلة (هانسون) |
| Hansen'in kızı öldü. | Open Subtitles | إبنت هانسون و التي ماتت |
| Jaynie Hansen'nın ölümü... | Open Subtitles | موت جيني هانسون |
| Birincisi Mark Hansen'la birlikte olan bir çalışma. | TED | الأول، كنت أعمل عليها بالتزامن مع مارك هانسن. |
| Mark Hansen, UCLA'da bir istatistik profesörü. | TED | مارك هانسن بروفسور إحصاء في جامعة كاليفورنيا، هو ايضاً فني اعلامي |
| Konuştuğumuz herkes şu Hansen'den bahsediyor. | Open Subtitles | جميع من تحدثنا معه ذكر قصة هانس |
| - Bayan Hansen Jonah'ı doğurmadan önce kaç kez tüp bebek yaptırdı? | Open Subtitles | كم مرة أجرت الآنسة (هانس) التخصيب المخبري قبل أن تنجب (جونا)؟ |
| Bir müşterisiyle bir şeyler içmeye Hansen'in barına gitti. | Open Subtitles | -حانة (هانزين) لاحتساء شراب مع عميل |
| Bu Scott Fischer'di, Rob Hall, Andy Harris, Doug Hansen, ve Yasuko Namba. | TED | هذا سكوت فيشير روب هال آندي هاريس دوغ هانسين و ياسوكو نامبا |