| Benden aşağı inip o sabah giriş yapan yeni hastalardan birini değerlendirmemi istedi. | TED | طلبت مني النزول وتقييم إحدى المرضى الجدد التي قد وصلت مبكرًا من اليوم. |
| Bu hastalardan hiç birinin özel odaya yetecek parası var mıydı? | Open Subtitles | هل أى من هؤلاء المرضى يستطيعون تحمل تكلفة غرف خاصة ؟ |
| Ama ilaçları almaları karşılığında bizi hastalardan yılda 90,000 dolar almamızı engellemedi. | Open Subtitles | لكن الذي لَمْ يُتوقّفْنا تَكليف المرضى 90,000 في السّنة فقط لأَخْذ المخدّرِ. |
| Şimdi size bu denemeye katılmış hastalardan birisini göstereceğim. | TED | لذلك ساُريكم الآن أحد المرضى من هذه التجربة. |
| Bu hastalardan bazıları, küçük bir şehirde araba kullandıkları bir bilgisayar oyunu oynadılar. | TED | وبعض هؤلاء المرضى لعبوا لعبة فيديو حيث يقودون في أرجاء مدينة صغيرة. |
| Cihazı uyguladığımız hastalardan biri aslında teyzem. | TED | أحد المرضى الذين استخدم عليهم الجهاز كانت عمتي. |
| Bir çocuk doktoru olarak görmek zorunda olduğum ilk hastalardan biri Sol'dü, şiddetli solunum yolu enfeksiyonu sebebi ile başvurmuş bir aylık güzel bir bebek. | TED | كانت سول من أوائل المرضى اللذين أشرفت عليهم كطبيبة أطفال، وهي رضيعة جميلة عمرها شهر واحد دخلت المستشفى وهي تعاني من أعراض عدوى تنفسية حادة. |
| Bu hastalığı atlatan hastalardan aldığı örnekleri inceliyordu | TED | لقد كان يفحص عينات من المرضى الذين نجوا من هذا المرض. |
| Biz bahaneleri ortadan kaldırmak zorundayız ve hastalardan giriş yapıp tedavi gördüklerini doğrulamalarını istiyoruz. | TED | يجب علينا التخلص من هذه الأعذار وذلك بسؤال المرضى لتسجيل الدخول والتحقق بأنهم قد تناولوا دوائهم. |
| Bugün, tıbbi araştırmacılar olarak kendimizi, Rebecca ve onun gibi hastaların yüzüstü bıraktığımız son hastalardan olmasına adadık. | TED | فاليوم، نحن الباحثون الطبيون ملتزمون بأن تكون ريبيكا ومن مثلها آخر المرضى الذين نفشل في علاجهم |
| hastalardan aldığımız ilham sayesinde çalışmaya devam ediyoruz. | TED | ونحن نواصل ذلك العمل بفضل الإلهام الذي يأتي من المرضى |
| Ve bu electroensefelogramın ne olduğunu gösteriyor, ve sol tarafta hastalardan birinin eş zamanlı nöbetine ait sinyal görülüyor. | TED | وهذا يوضح التخطيط الكهربائي للدماغ وإلى اليسار إشارة لنوبة عفوية لأحد المرضى. |
| Bunu yaparak, hastalardan uzak kaldiklari zamani ortalama 40 dakikadan 12 dakikaya cektiler. | TED | بفضل هذه الطريقة, نجحوا في تقليص وقت غيابهم عن المرضى من 40 دقيقة لـ 20 دقيقة, كمعدل. |
| Şimdi bir başka soru: "Bu hastalardan hangisi daha çok acı çektiğini düşünüyor?" | TED | لكن هناك سؤالاً آخراً: " كم يحس أؤلئك المرضى أنهم عانوا من الألم؟" |
| Babanızın sahte faturalar ve sahte hastalardan gelen ciddi miktarda nakdi olduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | نحنُ نصدق بأنه والدكِ جمع كثير من المال... ...من الفواتير الزائفة, فواتير المرضى. |
| Yer açmak için sağlıklı olanları hastalardan ayırmamız lazım. | Open Subtitles | علينا أن نفصل المرضى من الاصحاء منهم لننظم العنابر |
| Bu hafta takviye gece vardiyasına ihtiyacımız olacak, ve tüm tehlike yaratabilecek hastalar geceleri diğer hastalardan ayrılmalı. | Open Subtitles | نحتاج إلى المزيد من النوبات الليلية هذا الأسبوع وكل المرضى المهددين بالخطر يجب عزلهم بالليل |
| Yine oldu. hastalardan birinin bilinci yerine geldi. | Open Subtitles | لقد حدث الأمر مجدداً، أحد المرضى استعاد وعيه |
| Ben şu bencil, mızmızlanıp duran hastalardan biriyim. | Open Subtitles | ..أنا إحدى هؤلاء المرضى المنتحبين المنشغلين بأنفسهم |
| Bu hastalardan 30 bin tanesi bu kadar şanslı olmuyor. | Open Subtitles | من هؤلاء المرضى 30000 يكونون غير محظوظين |