Birden Komutan'ın baba olmaya hazır olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | فجاءه لقد شعرت بان الجنرال غير مستعد بأن يكون والد |
hazır olmadığını düşünmek seni korkutuyor biliyorum. Ama kimse hazırım diyemez ki. | Open Subtitles | حسناً،أعلم أنكِ تعتقدين أنكِ لستِ مستعدة ولكن لايوجد أحد يعتقد أنه مستعد |
- Öldürmeye hazır olmadığını sanmıştım. - Isınmaya başladım. | Open Subtitles | ـ خلتُ أنك لست مستعداً للقتل ـ إنني أحضّر نفسي |
Ama oğlumun uçmaya hazır olmadığını biliyordun. | Open Subtitles | لكنّك عرفت أن ابني لم يكن مستعداً للطيران |
Senin haketiğin mutluluğa.... ...onun hazır olmadığını kanıtlayacak şeyler söyledi. | Open Subtitles | وقال بعض الأشياء التي جعلت الأمر واضح انه ليس مستعدا لهذا النوع من الالتزام الذي تستحقيه |
Takılmak için hazır olmadığını biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف أنه ليس مستعد لتمضية الوقت مع الآخرين |
Barry'nin hazır olmadığını söylemiştim ve sen de bana katılmıştın. | Open Subtitles | انا قلت أن باري ليس مستعداً و قد وافقتني الرأي |
Size hareket ettirilmeye hazır olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | قلت لكم أنتما الإثنان إنه غير مستعد للنقل. |
Ravn, kısa basın açıklamasında siyasi bir kariyer uğruna özel hayatını feda etmeye hazır olmadığını yazdı. | Open Subtitles | يقول انه غير مستعد للتضحية بحياته الشخصية |
- hazır olmadığını söyledi. Bu ne demek? | Open Subtitles | لقد أخبرني أنّه غير مستعد مالذي يعنيه بذلك ؟ |
Hem yolu bir anda hızlıca gitmeye hazır olmadığını da biliyorum ama memelerine yumulmak bile yeter bana. | Open Subtitles | و أعلم أنكِ لستِ مستعدة بالكامل لكن مص ثدييك فقط سيكون جيد بالنسبة لي |
Benimle gelmeye davet ederdim ama ikimiz de henüz teklifimi kabul etmeye hazır olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | كنتُ لأدعوكِ للمجيء معي، لكن كلانا يعلم أنّكِ لستِ مستعدة لقبول عرضي. |
Seni ziyaret etmek istedim. Doktorlar hazır olmadığını söylediler. | Open Subtitles | كنت أحاول زيارتك، ولكن الأطباء قالوا بأنك لست مستعداً لرؤية أحد |
Peki hâlâ önceki gibi mi hissediyorsun babanda kalmaya hazır olmadığını... | Open Subtitles | إذاً ما زلتَ تشعر بما شعرته من قبل أنكَ لست مستعداً للبقاء مع أبيك، ليس بعد |
Yeni bir kız arkadaşı olduğunu ama bana anlatmak için hazır olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | ظننت أنها خليلته الجديدة لم يكن مستعداً لإخباري بذلك |
Kendime onun daha yeni boşanmışken buna hazır olmadığını söyleyip durdum. | Open Subtitles | وقلت لنفسي انه ليس مستعدا وانا لا اريد ان ادفعه الى المرحلة القادمة |
Sana hazır olmadığını söyledim! | Open Subtitles | أخبرتك انه ليس مستعد |
Sevindirici haber, çok güldük ve ikimizin de hazır olmadığını düşünüyorum. | Open Subtitles | أخبار جيدة , لقد ضحكنا كثيراً و أنا فقط أظن أن كلانا ليس مستعداً |
Avukatları psikolojik olarak buna hazır olmadığını iddia edecekler. | Open Subtitles | المحامون سيدّعون أنه لم يكن جاهزاً لحسب حالته النفسية |
Tahliye edileceğini duyduğumda, onlara hazır olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | عندما استمعت الى القرار قلت لهم انه لم يكن مستعدا |
Tabi işe yarar, çünkü biz insan testlerine hazır olmadığını söyledik ama sen hazır dedin. | Open Subtitles | بالطبع نجح ، لأننا قلنا أنه ليس جاهزاً للإختبار على الإنسان وأنت قلت أنه جاهز |
Nathaniel bir psikiyatrist ile konuşmaya hazır olmadığını açıkça belli etti. | Open Subtitles | ناثانييل جعل ذلك واضحاً لي إنه ليس مُستعداً للتحدث مع طبيب نفسي. |
Kalbinde, sen de hazır olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | في قلبك، أنت تعلم بأنك لست جاهزا |
Buna hazır olmadığını görebiliyordum. | Open Subtitles | كلا, أَسمعي, يمكنني أن أرى بأنك لست جاهزة لهذا |
"Göt herif taktiği" Bir kızla defalarca yattıktan sonra, ona henüz bir ilişkiye hazır olmadığını söylersin. | Open Subtitles | هي حين تضاجع فتاة ما بضع مرات، ثم تقول لها أنك لست مستعد للإرتباط بها بعد |
Senin hazır olmadığını ve muhtemelen de öleceğini bilerek bana yollamış. | Open Subtitles | ودّعتكَ علمًا منها بأنّكَ لستَ مستعدًّا لتُنبأ بأنّكَ غالبًا ما ستلقى حتفكَ |