| Dünya'yı kurtarıp herkesi mutlu etmek. | TED | كنت اريد ان انقذ العالم .. وان اجعل الجميع سعداء |
| Her gün herkesi mutlu etmeye çalışmaları, kızları karar vermekten korkar hâle getiriyor. | TED | وفي أثناء المحاولة لِجعل الجميع سعداء في كل الوقت، تصبِح الفتياتُ خائِفاتٍ من اتخاذِ أيِّ قرار. |
| Sadece varlığının bile çevrendeki herkesi mutlu etmeye yettiğine kendini inandırmışsın. | Open Subtitles | أن حقيقة وجودك بالجوار . لتجعل الجميع سعداء |
| Balder'a zarar vermenin imkansız olması herkesi mutlu etmiş. | Open Subtitles | الجميع استمتعوا (كونه من المستحيل إيذاء (بالدر |
| Kendini öldürmekle herkesi mutlu edeceğini düşünüyorsun demek? | Open Subtitles | إذاً ما زلت تعتقد بأن إنتحارك سيجعل الجميع أسعد حالاً، صحيح؟ |
| Temel olarak benim işim herkesi mutlu etmek üzerinedir. | Open Subtitles | ببساطة، عملي ينصُّ على الحرص من أنَّ الجميع سعيد. |
| Kimsenin kalbini kırmamaya gayret ettim oyunu kurallarına göre oynamak herkesi mutlu ediyordu. | Open Subtitles | لم أود إغضاب أحد أبداً ألتزم بالقواعد أسعد الجميع |
| Fort Detrick anlaşması herkesi mutlu etti bütün çabalarının meyvesini toplayacağımızı söylüyorlar. | Open Subtitles | الكل سعيد حول فورت ديتريك ويقولون بأن كل شئ يؤتي ثماره الآن كل عملك |
| Gidip babamla yaşasana. herkesi mutlu edersin. | Open Subtitles | يجب ان تعيشى مع ابى ان يجعل الجميع سعداء |
| Sadece insanlarla senin gibi anlaşabilmem gerekiyor, sonra herkesi mutlu edebilirim. | Open Subtitles | انا فقط أحتاج أن أكون قادراً على الأتصال بأناس مثلما تستطيع و عندها أستطيع أن أجعل الجميع سعداء مثلما تفعل |
| Lideriniz olarak bana ihtiyaç duyduğunuzda bir arkadaş olarak herkesi mutlu etmeye çalıştım. | Open Subtitles | حاولت أن أجعل الجميع سعداء و أن أكون صديقة لكم عندما إحتجتموني لأن أكون قائدتكم |
| Ama bilim araçlarıyla, şimdi, herkesi mutlu eden bir çözüm var. | Open Subtitles | ،لكن مع تطبيق العلم هنالك حلاً يبقي الجميع سعداء |
| Müşterileri eğlendiririz. Bahşişleri çoğaltırız. herkesi mutlu ederiz hem böylece, ne dersin? | Open Subtitles | سنتشرف بوجودك، نعرف بعض المعلومات عن التخصيب ونجعل الجميع سعداء |
| Kendim dışımda herkesi mutlu ettim. | Open Subtitles | لقد جعلت الجميع سعداء ما عداي عيد الميلاد تقريبًا |
| Onun herkesi mutlu etmesinin imkanı yoktu. | Open Subtitles | كان أمرًا مستحيلًا لها بأن تجعل الجميع سعداء |
| Sadece herkesi mutlu etmeye çalış, böylece evine gidip huzur içinde mastürbasyon yapabilirsin. | Open Subtitles | فقط حاول جعل الجميع سعداء, يمكنك الذهاب للمنزل بعدها وممارسة الاستمناء |
| Bu fikir Guy'ın ilgisini çekti, parasını istediğim için değil, ama ona herkesi mutlu olduğu iyi bir fikir ile geldiğim içindi. | TED | قاي كان مهتماً بهذه الفكرة ليس لأنني كنت أسأله لدعم مالي، ولكن نظراً لأنني لجئت له بفكرة جيدة التي كان الجميع سعداء بها. |
| Tamam mı? herkesi mutlu etmeye çalışmaktan bıktım. | Open Subtitles | ضجرت من محاولة جعل الجميع سعداء |
| Sanki herkesi mutlu etmek için gönderilmiş bir armağandı. | Open Subtitles | ومع كل هدية للطفل أصبح الجميع سعداء |
| Balder'a zarar vermenin imkansız olması herkesi mutlu etmiş. | Open Subtitles | الجميع استمتعوا (كونه من المستحيل إيذاء (بالدر |
| Kendini öldürmekle herkesi mutlu edeceğini düşünüyorsun demek? | Open Subtitles | إذاً ما زلت تعتقد بأن إنتحارك سيجعل الجميع أسعد حالاً، صحيح؟ |
| herkesi mutlu ve güvende olmasını sağlarım. | Open Subtitles | واجعل الجميع سعيد وامن |
| Kimsenin kalbini kırmamaya gayret ettim oyunu kurallarına göre oynamak herkesi mutlu ediyordu. | Open Subtitles | لم أود إغضاب أحد أبداً ألتزم بالقواعد أسعد الجميع |
| herkesi mutlu eder, sonra da... | Open Subtitles | وأجعل الكل سعيد ...وبعد ذلك يمكنني فقط |