| Korkum şu ki bu Hisarın alınması adayı en beter biçimde bölecektir. | Open Subtitles | أخشى أن أخذُ هذا الحصن يسبب تقسيم هذه الجزيرة بأخطر طريقة |
| Hisarın altından giden tüneller var. | Open Subtitles | هناك شبكة من الأنفاق التي تعمل تحت الحصن |
| Hisarın onarımında sorumlu olduğunu herkese garanti etti. | Open Subtitles | أكّد للجميع أنه سيكون مسؤولاً عن ترميم الحصن |
| Altın o Hisarın içinde olduğu sürece hisarla birlikte geleceklerimizi de ele geçirecekler. | Open Subtitles | وطالما ذلك الذهب بداخله سيحصلون على مستقبلنا مع الحصن |
| İki tarafta da 350 sikke var biri elimin altında diğeri de senin Hisarın altındaki kasada bekliyor. | Open Subtitles | ثلاثمائة وخمسين قطعة بكل جانب، واحدة منهم أستطيع حملها في راحة يدي والأخرى تشغل حالياً القبو كاملاً أسفل الحصن |
| Bu yüzden yapmamız gereken, Hisarın fethedilemeyeceğinden emin olmak ki, "Bahtiyar" bunu yapmıştı, benim de yapacağım şey bu. | Open Subtitles | أفترض إذاً أن ما علينا فعله هو التأكد بأنّ الحصن لا يمكن غزوّه والذي من حسن الحظ ما أفعله الآن |
| Benden de Hisarın tamirine göz kulak olmamı istediler. | Open Subtitles | طلبوا مني الإشراف على ترميم الحصن |
| Hisarın içinde direnenler bozgun edildi. | Open Subtitles | إن المقاومة داخل الحصن قد هزمت |
| Hisarın en derin kısmı o. | Open Subtitles | وهو أعمق جزء من الحصن. |
| Flint'in Hisarın kendisini bile tehdit edecek kadar ileri gideceği aklıma bile gelmezdi. | Open Subtitles | ولم أكن أعرف أن (فلينت) سيكون متهوراً هكذا ليُهدد الحصن نفسه. |
| Hisarın tamirinin Nassau'nun güvenliği için elzem olduğunda uzlaştık. | Open Subtitles | ووافقنا على أن إستعادة الحصن أمر حاسم لأمن (ناسو) |