| Kendini iyi hissetmediğini, konuk odasında biraz kestireceğini söyledi. | Open Subtitles | قال بأنه لا يشعر بأنه بخير وذهب لغرفة الضيوف ليأخذ قيلولة. |
| "Zehri veren adam, ayağını çimdikledi ve hissedip hissetmediğini sordu ona. | Open Subtitles | الرجل الذى يتناول السم مدد ساقيه ثم سألوه أن كان يشعر بشئ فأجاب سقراط بلا |
| İyi hissetmediğini söyledi uçuşun iptali için Görevli Filo Subayını arayacaktı. | Open Subtitles | قاله إنه لا يشعر بخير و أراد أن يتصل بنائب السرية ليقوموا بإلغاء المهمة |
| Bana azıcık da olsa bir kıpırtı, sırtında bir ürpeti hissetmediğini söyleme. | Open Subtitles | قولي لي انك لم تشعري ببعض الاثارة و الرعشة تنتاب جسدك حسنا؟ |
| Bak, bana karşı aynı hisleri hissetmediğini biliyorum. | Open Subtitles | انظر، أنا أعرف أنك لا لا تشعري بنفس الشعور نحوي |
| İyi hissetmediğini düşünürsek, seni dışarıya salıyor olmam senin için bir şans. | Open Subtitles | بإعتبار أنكِ لا تشعرى حيداً .. فمن حظكِ أن أدعكِ تخريجن بعد ذلك كله |
| O yalnız kalmak istemiyor, iyi hissetmediğini söylüyor. | Open Subtitles | إنه لا يريد أن يكون بمفرده. يقول أنه لا يشعر بخير. |
| Ağrı hissedip hissetmediğini anlamak için parietal talamik bölgesine PET taraması yapmama izin ver. | Open Subtitles | دعيني فقط أقوم بأشعة مقطعية علي المنطقة المهادية الجدارية لنري إن كان يشعر ثانية |
| Ağrı hissedip hissetmediğini anlamak için parietal talamik bölgesine PET taraması yapmama izin ver. | Open Subtitles | دعيني فقط أقوم بأشعة مقطعية علي المنطقة المهادية الجدارية لنري إن كان يشعر ثانية |
| Başka bir şey? Tamam işte, oğlunun iyi hissetmediğini söyleyecek. | Open Subtitles | حسنا اذن سوف يقول انه ابنه لا يشعر بتحسن |
| Bir gece, kilise davetine bir kadınla tanıştı, babama, hayatta daha önce hiç böyle hissetmediğini söyledi. | Open Subtitles | وفي ليلة ، قابل تلك المرأة خلال حدث بالكنيسة وقد أخبر أبي بأنه لم يشعر بشعور مماثل لهذا قبلاً |
| Dirseğinden yukarısını hissetmediğini söylüyor. | Open Subtitles | يقول بأنه لا يشعر بأيّ شيء من مرفقه إلى أعلى ذراعه |
| Aslında, orada kadın gibi giyinmiş dururken hayatında kendini bu kadar erkeksi hissetmediğini anladı. | Open Subtitles | في الواقع,وقوفه مرتديا مثل النساء لم يشعر ابدا انه ليس اكثر من رجل في حياته |
| Ve onun da benim gibi hissedip hissetmediğini bilmek istedim. | Open Subtitles | وأردت أن أعرف ما إذا كان يشعر بنفس الشعور |
| Gözlerime bak, ve bana bir şeyler hissetmediğini söyle. | Open Subtitles | انظري الى عيني وقولي لي انكٍ لم تشعري بشئ أيضا |
| Sadece gözümün içine bakıp ona karşı bir şeyler hissetmediğini söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أودّك أن تنظري إليّ وتقولي أنّكِ لا تشعري بشيء تجاهه. |
| - Aynı şeyi hissetmediğini söyleme şimdi bana. | Open Subtitles | لا تقولي أنكِ لم تشعري بالشعور ذاته نحوي. |
| Daima korktuğunu, hiçbir zaman güvende hissetmediğini başına ne geleceğinden asla emin olamadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنك دائما خائفة لا تشعرى أبدا بالأمان أنت غير متأكدة مما ينتظرك أبدا |
| Sonra birden bire kendini iyi hissetmediğini söyledi ve gitti. | Open Subtitles | وبعد ذلك، فَجأة، قالت انها لا تشعر بصحة جيدة وتركتني |
| Kendisini artık kadın gibi hissetmediğini biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف أنها لم تشعر بأنها إمرأة بعد الآن |
| Tiyatroyu arayıp kendini iyi hissetmediğini söyledim. | Open Subtitles | اتصلت بالمسرح وأخبرتهم أنك لا تشعرين بخير. |