| Oraya gidip kemikleri biçerek içine bakmak istediğinizde bundan hoşlanmıyorlar. | TED | لن يحبون قدومك لهم ورغبتك بقصها بمنشار والنظر داخلها |
| -Yabancılardan hoşlanmıyorlar değil mi? -Hayır, hiç kimseden hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | انهم لا يحبون الغرباء لا انهم لا يحبون احدا |
| Şu içtiğin tuhaf maldan hoşlanmıyorlar, eski dostum. | Open Subtitles | هم لا يحبون هذه الاشياء المضحكة التي تدخنها |
| Onu evde erkek arkadaşıyla bırakmaktan pek hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | إنهم لا يحبذون تركها لوحدها مع صديقها |
| İki numara, bir hayatım olmasından hoşlanmıyorlar çünkü onlarınki bitmiş ama benimki daha yeni başlıyor. | Open Subtitles | رقم اثنان, يكرهون ان يكون لدي حياة لانهما عمليا منتهيان اما حياتي فقد بدئت للتو. |
| Bugün 90 telefon geldi. Hauk'tan hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | لقد تلقيت 90 مكالمة هذا الصباح ببساطة لا يحبون هوك |
| Evet, ama buranın insanları cadılardan pek hoşlanmıyorlar galiba. | Open Subtitles | نعم. ولكن يبدو بان الناس في هذه القرية لا يحبون الساحرات |
| Takımı çocuklarıma bırakacaktım ama onlar beyzboldan hoşlanmıyorlar bile. Her şey değişti Billy. | Open Subtitles | أنا كنت سأترك الفريق لأطفالي لكنهم لا يحبون حتى البايسبول |
| Birbirlerinden hiç hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | ليس هناك حب مفقود بين هذين الإثنين إنهم لا يحبون بعضهم البعض أكثر من اللازم |
| Oğlanlar müzik çalışırken rahatsız edilmekten hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | لان الأولاد لا يحبون الانشغال عندما نعمل على موسيقاهم. |
| Bundan hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | وأقول لهم لابد من عمل رجيم لكنهم لا يحبون ذلك |
| Sanırım... Sen sandıkları adamdan hoşlanmıyorlar galiba. | Open Subtitles | وأعتقد أنهم لا يحبون ذلك الرجل الذي يظنونه أنت |
| İstihbârat, onlar için annelerinin sütü gibidir ve o asil memeyi ünvanı olmayan insanlarla paylaşmaktan hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | المخابرات هى بمثابة لبن الأم لهم لا يحبون أن يشاركم فيه من ليس له لقب |
| Üzgünüm, beyler, ama burada turizmle geçiniyoruz... ve turistler yolculuklarında eğlenirlerken, yarı ölü mültecileri görmekten hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | عذراً، يا رجال ولكننا نعيش على السياحة أيضاً والسياح لا يحبون رؤية هؤلاء المهاجرين النصف ميتين |
| Yani bizim burada olmamızdan hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | فهذا يعني أنهم لا يحبذون وجودنا هنا. |
| İyi ki birbirlerinden hoşlanmıyorlar, yoksa şimdiye ölmüş olurdum. | Open Subtitles | إنه لـ أمر جيد كونهم يكرهون بعضهم البعض و إلا لقضي عليّ |
| Anladım ki, ilk buluşmada başarılı embriyo transferi hakkında konuşulmasından hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | يأتي بنتائج عكسية هم لايحبون ذلك عندما تتحدثين عن الانتقال الناجح للاجنة في اللقاء الاول |
| Ve ziyaretçilerden hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | وهم لا يحبّون الزّوار. اهذا أين ذهبتِ؟ |
| Sudan hiç hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | أنظر ، هم يكرهوا الماء |
| Yüzme takımı grubun, yeni arkadaşların, bence benden hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | إنه مجموعة فريقك للسباحة, أصدقائك الجدد, لا اظن أنهم يحبونني. |
| Ve gerçek şu ki, cevabı şu ki bizden hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | وهنا نجد الحقيقة. وهنا نجد الجواب. إنهم فقط لا يحبوننا. |
| Siz de onları utandırmak istiyorsunuz ve bundan hoşlanmıyorlar. | Open Subtitles | وأنت في موقف يمكنك من احراجهم وهذا لا يروق لهم |