| Tekrar birleşmek için yeterince küçük, ama ışık hızına yakın hızlarda hareket ediyorlar. | Open Subtitles | صغير بما فيه الكفاية لاعادة الاكتمال لكن التحرك في سرعة تقارب سرعة الضوء |
| Ve şurası kesin ki onu cezalandırmak için yeterince insan acı çekti. | Open Subtitles | بالتأكيد، هناك ناس آخرون عانوا بما فيه الكفاية ، من اجل عقابها |
| Geri getirmek için yeterince benzinimiz var peşinden gitmek ister misin? | Open Subtitles | لدينا ما يكفي من الوقود للعودة فقط أتريد أن تذهب ورائها؟ |
| İkimizin ölmesine ne dersin? Bu senin için yeterince ciddi mi? | Open Subtitles | ماذا عن موتنا معاً، هل ذلك جاد بما يكفي بالنسبة لك؟ |
| Demek öyle. Artık senin için yeterince iyi olamayacağıma benziyor. | Open Subtitles | يبدو أنني لن أكون جيداً كفاية بالنسبة لك بعد الآن |
| Boşanma sonrası ilk şükran günümü tek başına geçirdiğim için yeterince depresifim. | Open Subtitles | انا مُكتئبه بما فيه الكفايه , قضاء اول عيد شكر بدون ابنائي |
| Her şeyden önce, hiç kimse Julia için yeterince iyi değildir. | Open Subtitles | في المقام الاول لا يوجد احد جيد بما فيه الكفاية لجوليا |
| Şeytana uymamak için yeterince güçlü olduğunuza emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أُريدُ تَأْكيدك قوي بما فيه الكفاية لمُقَاوَمَة الإغراءِ. |
| Ne onun ne de bir başkası için yeterince iyi olmayacağım. | Open Subtitles | لم أكن جيداً بما فيه الكفاية معها أو مع أي أحد |
| Böylece büyük bir kral olmak için yeterince uzun yaşayacak. | Open Subtitles | حتى يعيش لفترة طويلة بما فيه الكفاية ليكون ملكا عظيما |
| ayrıca veriler bizim için yeterince ayrıntılı olmazdı. | TED | كذلك، لن تكون البيانات دقيقة بما فيه الكفاية بالنسبة لنا. |
| Yani insanlığı ayırmak için yeterince yüksek bir duvar olamaz. | TED | لذلك لن يكون هناك جدار مرتفع بما فيه الكفاية للفصل بين الإنسانية. |
| Bir gün için yeterince azap, hüzün ve kişisel gelişim oldu. | Open Subtitles | كان هناك ما يكفي من العذاب والكآبة والنمو بالشخصيّة ليوم واحد |
| Gerçek şu ki bu şehir için yeterince şey yapmadım. | Open Subtitles | الحقيقة أنّي لم أفعل ما يكفي من أجل هذه المدينة |
| Hiçbir şey senin için yeterince güzel değil. | Open Subtitles | يبدو أنه لا يوجد شيء جيد بما يكفي بالنسبة لك |
| Bu senin için yeterince normal mi? | Open Subtitles | هل يبدو هذا إعتيادياً بما يكفي بالنسبة لك؟ |
| Meksikalılar senin için yeterince iyi değil, değil mi? | Open Subtitles | المكسيكيين ليسوا جيدين كفاية بالنسبة لك؟ |
| Annenler ile tanışmak için yeterince iyi değil miyim? | Open Subtitles | الست جيدة بما فيه الكفايه لمقابلة الامهات؟ |
| Dört olmak için yeterince güçlü değil, ve üç olmak için yeterince hızlı değil. | Open Subtitles | كلا يا رجل، إنه ليس قوي بما يكفي لكي يكون الرابع وليس بالسرعة الكافية لكي يكون الثالث |
| O raflar bütün bu yeri yıkmak için yeterince patlayıcıyla donatılmış. | Open Subtitles | تلك الحوامل مُفخخة بما يكفي من المُتفجرات لتدمير ذلك المبنى كله |
| Onun için yeterince iyi miyim bilmiyorum ama senin olmadığına eminim. | Open Subtitles | انا لا اعرف إن كنت كفئآ لها بما يكفى ولكناعرفانكلست كذلك. |
| Derin bir yokluk hissi hissetmem için yeterince uzak. | Open Subtitles | بعيد بشكل كافي بالنسبة لي للشعور بإحساس عميق مِنْ الخسارة |
| Bunca zaman benim için yeterince iyi olmadığını söyleyip durdun. | Open Subtitles | انفقتي كل هذا الوقت لقول كيف كيف انكِ لستِ جيدة لي، ولكني انا لست جيد كفاية لك |
| Wilde'ın tarzını kullanman bile.. benim için yeterince pistir. | Open Subtitles | قصائدك باسلوب وايلد وهذه قذارة كافية بالنسبة لي |
| Bu gruplarda, onları bir arada tutmak için yeterince görünür şey olmadığını buldular. | TED | وجدوا أنه لا توجد أشياء مرئية كافية في تلك المجموعات لتحافظ على تماسكهم معاً. |
| Bizim birlikte olmamız gerek. Senin için yeterince iyi olan başka kim var ki? | Open Subtitles | من المفترض أن نكون سوياً ومن سوف يكون جيد كفاية من أجلك |
| Hope teyzenin bizim için yeterince odası olduğundan emin misin | Open Subtitles | هل أنتِ واثقة من أن لدى الخالة هوب غرفة تكفينا جميعاً |
| İçki ısmarlamak için yeterince uzun muyum? | Open Subtitles | هل أنا مرتفعة بما يكفي ل شراء لك والشراب؟ |