| İşbirliği yapmak için bir yol bulmalıyız dış politika... aşılması güç engellerle dolu. | Open Subtitles | يجب أن نجد طريقة للتعاون.. بينما ندرك أن السياسة الخارجية لا تدار بالوكالة |
| Hakkınızda çok şey duydum. Sizinle işbirliği yapmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | سمعت الكثير عنك، أتطلع قدماً للتعاون معك في هذه القضية. |
| Cezalarının affedilme olasılığı olmazsa işbirliği yapmak için bir nedenleri olmayacak. | Open Subtitles | لو لم يكن هناك إحتمال للعفو الكامل ليس لديهم شىء يتطلعون إلية أو سبب للتعاون , صحيح ؟ |
| Eğer vermezseniz bu fotoğrafı bir hakime götürür ve izni alırız fakat o zaman işbirliği yapmak için tek şansınızı yitirmiş olursunuz. | Open Subtitles | إن لم تفعل، يمكننا أخذ تلك الصورة إلى القاضي والحصول على أمر تفتيش ولكن حينها ستكون خسرت فرصتك الوحيدة للتعاون |
| Eğer vermezseniz bu fotoğrafı bir hakime götürür ve izni alırız fakat o zaman işbirliği yapmak için tek şansınızı yitirmiş olursunuz. | Open Subtitles | إن لم تفعل، يمكننا أخذ تلك الصورة إلى القاضي والحصول على أمر تفتيش ولكن حينها ستكون خسرت فرصتك الوحيدة للتعاون |
| Bu da demek oluyor ki işbirliği yapmak için az zamanın var. | Open Subtitles | سنعرف ذلك قريبًا، مما يعني أن لديك وقت قصير للتعاون معنا |
| Eminim hepsi polisle işbirliği yapmak için can atıyordur. | Open Subtitles | وكلهم متشوقون للتعاون |
| Ama L.A.'deki cinayet bürosu işbirliği yapmak için can atıyor. | Open Subtitles | لكن وحدة قسم الجرائم في (لوس أنجلوس) متلهف للتعاون |