| Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديين. |
| Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديين. |
| Bir iş arkadaşım kendi ailesi tarafından erkek kardeşinin işlediği bir suça bedel olarak gelin verildi. | TED | إحدى زميلاتي وهبتها عائلتها كفدية مقابل جريمة ارتكبها أخوها. |
| Bu nedenle mahkeme sizlerin işlediği suçu gözardı etmiyor; ancak belli bir yere kadar bu dış etkiler sebebiyle kışkırtıldığınızı dikkate alıyor. | Open Subtitles | لذا تتفهم المحكمة دون التغاضي عم فعلوا مع العلم أن الجرائم التي ارتكبها الرجال اعترفوا بذنبها |
| Öte yandan adam tekrar suç işlemişti ve şimdi daha sonra işlediği bir suç yüzünden sekiz yıllık hapis cezasında. | TED | هو، في الجهة المقابلة، ارتكب مخالفة وهو يخدم الآن فترة ثماني سنوات سجن بسبب جريمة لاحقة. |
| Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | "ولكنها ترى كل شيء" "جرائم عنيفة، يتورط بها أناسٌ عاديين" |
| Dün gece bedeninizin işlediği günah, ve bugün ruhunuzun işlediği günah. | Open Subtitles | خطيئة جسدية ارتكبتها ليلة أمس، وواحدة روحية اليوم. |
| Sıradan insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | .جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديين |
| Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديين. |
| Sıradan insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديين. |
| Sıradan insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | جرائم عُنفٍ يتورّط فيها أناس عاديون. |
| Ve bu işi ifadesiz bir yüzle işlediği iddia ediliyor ki, bu adamın idamını Bayan Dubois ve ben daha sabah izledik? | Open Subtitles | وأخذ يدعي بمنتهى الثقة أن الجريمة ارتكبها رجل رأيته أنا والسيدة ديبوا يتم إعدامه في وقت سابق من صباح ذلك اليوم |
| İnsani zaafları yüzünden işlediği günahlarını bağışla. | Open Subtitles | اغفر له خطاياه التي ارتكبها عن ضعف طبيعته البشرية |
| Evet, onun işlediği bir cinayetten beni suçluyorlar. | Open Subtitles | نعم, إنني أتهم بجريمة قتل هو من ارتكبها. |
| İşlediği suçların cezasını çekeceğinden emin olmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نتأكد أن يدفع ثمن الجرائم التى ارتكبها |
| Mahkemenin zihninde cinayeti kimin işlediği konusunda bir şüphe yok. | Open Subtitles | فلم يكن هناك شك للمحكمة بشأن من ارتكب الجريمة |
| Suç işlediği su götürmez bir gerçek. | Open Subtitles | إنّه واقعٌ لا يُنكر بأنّه ارتكب جرائمًا. |
| Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. | Open Subtitles | "ولكنها ترى كل شيء" "جرائم عنيفة، يتورط بها أناسٌ عاديين" |
| Eğer doğru okuduysam bu kadının sadece bugün yapmış olduğu şeyler için değil geçmişte işlediği suçlar da bağışlanmış olacak. | Open Subtitles | لو أني سمحت بهذا الاتفاق, فإنها ستمنحها عفواً ليس فقط على ما فعلته اليوم, ولكن على كل الجرائم التي ارتكبتها سابقاً. |
| Bana izin verirseniz Amiral, anladığım kadarıyla, bir grup savaşçının... geminize çıkmasını sağlamış, ama bu kendinin suç işlediği... | Open Subtitles | إذا سمحت لي، أدميرال كما فهمت، يسمح لمجموعة من القياد على متن سفينة الخاص بك، ولكن نفسه لم يرتكبها |
| İtalya'da Almanlara karşı savaşmışlar, bu sayede Nazilerin işlediği suçlar hakkında çok daha fazla bilgi sahibi olmuşlardı. | Open Subtitles | قاتلوا ضدّ الألمان في إيطاليا وعندما فعلوا، تعلّموا أكثر وأكثر حول طبيعة الجرائم التي إرتكبها النازيون |
| Masum bir adam klonunun işlediği cinayet yüzünden suçlanıyor. | Open Subtitles | رجل بريء تم ضبطه من أجل جريمة قتل ارتكبت بواسطة من استنسخ منه |
| Suç "Kraliyet Ailesi ve İmparatorluk'a karşı işlediği suçlardan hüküm giymiş ve idama mahkum edilmiş bir adamı..." | Open Subtitles | التُهم التآمر لإطلاق سراح رجل مُدان بجرائم ضد التاج والإمبراطورية |
| Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür. Sizin gibi insanların. | Open Subtitles | ترى جرائمَ العُنفِ التي يتورّط بها أُناسٌ عاديّون، |
| Kuş beyinliler bile cinayetleri zekice işlediği için yüzlerce tecrübeli polis zar zor yakalıyor onları. | Open Subtitles | عندما يرتكب البلهاء جرائم قتل بهذة الطريقة يتتطلب ذلك المئات من ضباط الشرطة للإمساك بهم |
| Tıp iyi işlediği sürece, hızlı hizmettten, kurusıkı atmaktan ve özgüvenin coştuğu konuşmalardan şikâyetimiz yok. | TED | وطالما أن الطب يقوم بأداء عمله وبشكل جيد، لا مانع لدينا من تقبل الخدمات السريعة، والتبجح، والمحادثات المفعمة بالثقة. |
| İşlediği suçları itiraf ettiğinde daha iyi hissettiğine ve daha uygun davranışlar sergilediğine şahit oldum. | Open Subtitles | عندما قام بالإعتراف بجرائمه و بدا بالشعور في التّحسن أكثر |
| Bana işlediği korkunç suçu söyle de, bu cezayı neden hak ettiğini öğrenelim. | Open Subtitles | قل جريمته التي اقترفها والتي تستحق هذا العقاب الرهيب |