| Bak, konserdeki olayda hatalı olduğumu biliyorum fakat şimdi bana inanmalısın. | Open Subtitles | أعرف أني أخفقت في الحفلة و لكن الآن يجب أن تصدقني |
| Bana inanmalısın. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | يجب أن تصدقني لم يكن هناك ما أستطيع فعله |
| Bana inanmalısın, bunun için asla suçlu duruma düşmemen gerekiyordu. | Open Subtitles | يجب ان تصدقيني انتي لايفترض ان تتلقي اللوم على ذلك |
| Bir gün unuttuğun her şeyi hatırlayacağına... inanmalısın, öyle değil mi? | Open Subtitles | أعني، يجب أن تؤمن بذلك أنه تقدم فى هذه اللحظه، صحيح؟ |
| Ona inanmalısın. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك تصديقي بل ينبغي عليكي تصديقه هو |
| Ben deli değilim. Anlattıklarıma inanmalısın. | Open Subtitles | لستُ مجنوناً، يجب أن تصدقنى حينما أقول لك أموراً كهذه. |
| Kötü şeyler oldu. Fakat bunun haricinde iyi şeylerin de olacağına inanmalısın. | Open Subtitles | الأمور السيئة تحدث ولكن يجب أن تؤمني بأن هناك خير سيلأتي بعدها |
| Al, başka yolu yok. Bana inanmalısın. | Open Subtitles | لا اخوي آل , ما في و لا طريقة تانية لازم تصدقني |
| Koç, bir şey söylemedim. Bana inanmalısın! | Open Subtitles | أيها المدرب أنا لم أقول أي شيء يجب أن تصدقني |
| Ama, onları düşünüyorum dediğimde bana inanmalısın. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تصدقني عندما أخبرك بأنني أهـتـم بشـأنـهم |
| Bana inanmalısın. Hayat devam ediyor. | Open Subtitles | يجب عليك أن تصدقني في هذا يا رجل، الحياة تستمر |
| Gerçek mutluluğu ilk kez seninle yaşadım. Buna inanmalısın. | Open Subtitles | عليك ان تصدقيني اذا قلت لك ان هذه هي السعاده الحقيقية الاولى فى حياتى |
| Benden nefret edebilirsin ama bana inanmalısın onun başına bir şey gelmesine izin vermem. | Open Subtitles | أنتي تستطيعين كرهي ولكن يجب أن تصدقيني أن لن أترك أي شيء يحدث لها |
| Bana inanmalısın. Söylediğim şeyler, davranış tarzım, o ben değildim. | Open Subtitles | يجب أن تصدقيني الأشياء التي قلتها وطريقة تصرفي |
| Sonuçta bir babadan diğerine tavsiye her zaman oğluna inanmalısın. | Open Subtitles | إذا من والد لأخر يجب عليك دائما ان تؤمن بأبنك |
| İnanmamalısın. Ona inanmalısın. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك تصديقي بل ينبغي عليكي تصديقه هو |
| Kulağa çılgınca geliyor, ama inanmalısın. Evimi ara, evime polis arabası gönder. | Open Subtitles | هذا يبدو جنوناً ، ولكن يجب ان تصدقنى اتصل بمنزلى او ارسل احد هناك |
| Umutsuzluğa kapılma. Kendine inanmalısın. | Open Subtitles | يجب أن تؤمني بنفسك و تستجمعي شتات نفسك، و تعودين للركب |
| - Bana inanmalısın. - Bu Bolşevik saçmalıklarına inanmamı bekleme. | Open Subtitles | أنت يَجِبُ أَنْ تصدقينى َ أنا عِنْدي مشاعرُ حقيقيةُ لَهُ |
| O öyle düşünmeni istiyordu. Ama bana inanmalısın. | Open Subtitles | ربّما أرادك أنْ تعتقد ذلك لكنْ عليك أنْ تصدّقني |
| Ve sana söylediklerime inanmalısın, hiçbir alternatif yok. | Open Subtitles | و عليكَ أن تُصدقني عندما أُخبرُك لا يوجَد هُناك خَيارٌ آخَر |
| Buna gerçekten inanıyorum, ama sen de inanmalısın, anlıyorsun değil mi? | Open Subtitles | انا حقاً أثق بهذا لكن عليكِ أن تثقي بهذا أيضاً, اتعرفين؟ |
| Eğer burada çalışacaksan, buna inanmalısın. | Open Subtitles | حسناً , إذا كنتِ ستعملين هنا , فعليك ِ أن تصدقي ذلك |
| Tanrım, bana inanmalısın. Bu kadar ilerleyeceğini sanmıyordum. | Open Subtitles | إلهي , يجب أن تصدقينني لم أكن أعرف بأن الأمور ستصل إلى هذا الحد |
| Beni dinle... Geçen gece için üzgünüm. Bana inanmalısın. | Open Subtitles | اسمعي, آسف بشأن ما جرى ليلة البارحة, لا بد أن تصدّقيني |
| Ama o aşkı almalısın kardeşim ve Allah'ın takdirine inanmalısın. | Open Subtitles | لكن عليك أن تنتزع ذلك الحب, يا أخي، وعليك أن تثق بقدرة الله. |
| Bak, bize inanmalısın, çünkü Miles'ı ve televizyonunu gördük, ve bu yalnızca başlangıç olabilir. | Open Subtitles | اسمعي, عليكِ ان تصدقينا, حسناً لأننا رأينا "ميلز", وتلفازك و قد تكون هذه البداية فقط |