| Evet ama zorunda olmadığın halde.... ona söylemek istemen değiştiğini gösteriyor. | Open Subtitles | لكنّ حقيقة رغبتك بإخبارها مع أنّك لستَ مضطرّاً، تعني أنّك تغيّرت |
| Şey hakkında düşünüyordum geçen gün söylediğin, bowling takıma geri dönmeyi istemen hakkında. | Open Subtitles | ماقلته ذلك اليوم بشأن رغبتك بالعودة إلى الفريق |
| İstemen yeter. | Open Subtitles | على مهلك يا فتى كل ما عليك فعله هو أن تطلب |
| Bir yere gitmek istediğinde ya da başka bir şey lazım olduğunda sadece istemen yeterli demiştim sana. | Open Subtitles | دائماً أُخبرك ,إذا أردت توصيلة لأى مكان كل ما عليك فعله أن تطلب ذلك منى |
| Carrie dinle, benimle dışarı çıkmak istemen gururumu okşadı. | Open Subtitles | كاري، أنا ممتن للغاية لرغبتك بالخروج معي |
| Sanki zihinsel bir bağlantı gibi. Babanın hayatta olmasını istemen normal. Ama sen onun yaşama dönmesini diliyorsun. | Open Subtitles | كأنها رابطة نفسية، بالطبع تودين لو كان أبوكِ على قيد الحياة، لكنكِ تجعلين له وجوداً برغبتكِ هذه |
| Bir evliliği yıkan veya beni istemen için yalvaran biri | Open Subtitles | المرأة التي تحطم الزواج وتستجديك لتريدها |
| Aslında, olaylar değiştiği halde sözünü tutmak istemen çok asilce. | Open Subtitles | في الواقع أعتقد من أنه من النبالة أن ترغب بالإحتفاظ بكلمتك عندما تغيرت الأمور |
| Bunu her şeyden çok istemen gerekli. | Open Subtitles | يجب أن تريدي ذلك. يجب أن تريديه أكثر من أي شيء في حياتِك. |
| İkinci olarak, anneni korumak istemen çok hoş. | Open Subtitles | إنّي الأعظم. ثانيًا، أظن أنّه من اللطيف رغبتك بحماية أمك. |
| Onu bu aileye tekrar katmak istemen çok yanlış bir hareket. | Open Subtitles | رغبتك بإعادته إلي عائلته كانت خاطئة. |
| Paylaşmak istemen, paylaşmak için değil kahve çabuk bitsin diyeydi. | Open Subtitles | ..رغبتك فى مشاركتي القهوة ليست للمشاركة |
| Şehir barınaklarını 7/24 açık tutmak istemen yeterince kötü. | Open Subtitles | رغبتك بفتح الملاجئ بشكل دائم عبءٌ كبير |
| Annie, benimle evcilik oynamak istemen konusunda tekrar konuşmamıza gerek var mı? | Open Subtitles | أيجب أن نتحدث مجدداً عن رغبتك بلعب لعبة "المنزل" معي ؟ |
| Hemen gitmek istemen mantıklı. | Open Subtitles | ما يجعل رغبتك في الرحيل أمرًا منطقيًا. |
| Seve seve paylaşırım. İstemen yeterli. | Open Subtitles | أنا مستعدّ لمشاطرتكَ، ليس عليكَ إلاّ أن تطلب |
| Ciddiyim. İstemen yeterli. | Open Subtitles | لا, أنا أعنيها كل ما عليك فعله هو أن تطلب |
| Arkadaşın umurumda değil, bana kabalık etti. Gitmesini istemen lazım. | Open Subtitles | لا يعجبني صديقك، إنه وقح تجاهي يجب أن تطلب من المغادرة |
| İşi istemen için başka bir sebep yok muydu? | Open Subtitles | يعني لم يكن هناك اي اسباب لرغبتك بهاذي الوظيفه |
| Beni görevlendirmek istemen gururumu okşadı ama bu dosyayı Batista ve Doakes yürütmüş. | Open Subtitles | إنّي مغتبطة لرغبتك بتواجدي بهذا، ولكن... كان (باتيستا) و (دوكس) قائدين هنا |
| Ablan için bunu yapmak istemen baban ve beni çok etkiledi. | Open Subtitles | والدكِ وأنا تأثرنا برغبتكِ بعمل ذلك من أجل أختكِ |
| Bu olay, senin benimle takılmak istemen değil. | Open Subtitles | -هذا لا يتعلّق برغبتكِ التسكّع معي . |
| Onun ölmesini istemen için geçerli sebebin vardı. | Open Subtitles | لديك كُلّ الدوافع في العالمِ لتريدها ميتة |
| Acı çekerken kendini uyuşturmak istemen normal değil mi? | Open Subtitles | أليس من الطبيعي أن ترغب بتخدير نفسك عندما تشعر بالألم؟ |
| Annenle iletişim kurmayı istemen normal bir şey. | Open Subtitles | فلا بأس بالنسبة لك أن تريدي وجود علاقة مع أمك |