| Disiplin yok, düzen yok. kötü haberler. | Open Subtitles | لا أنضباط أو أحساس بالمسئولية أنباء سيئة |
| Hiç bir zaman suratını asma, bu sadece kötü haberler getirir. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق هذا. لاتذهب بوجه حزين سيحمل فقط الأخبار السيئة. |
| Hibat, iyi ve kötü haberler var. | Open Subtitles | هبات ، لدي اخبار جيدة و اخبار سيئة |
| Pekala bayım bırakırız. kötü haberler getirdiğim için üzgünüm. | Open Subtitles | حسنا سيدي و اعتذر لنقل الاخبار السيئه لك |
| Her şeyden önce, ülkeye sürekli kötü haberler ulaşıyordu. | Open Subtitles | الأولى : تتلخص فى اننا لفتره لم نسمع الا الأخبار السيئه فى الوطن |
| Ama son zamanlarda, Seattle'dan sadece kötü haberler alıyoruz. | Open Subtitles | ولكن في الآونة الأخيرة يبدو أن لدينا لا شيء غير الاخبار السيئة القادمة من سياتل |
| Maalesef ultrasondan kötü haberler çıktı. | Open Subtitles | أخشى أن لدي أخبار سيئة من فحص الموجات فوق السمعية |
| Efendim, muhasebeden kötü haberler geliyor. Ekonomik durum bizi fena vuracak. | Open Subtitles | سيدي ، خبر سيء في تدقيق الحسابات نواجه مشكلة صعبة مع الإقتصاد |
| Büyük hikayenle ilgili kötü haberler mi var? | Open Subtitles | خبر سيئ عن قصتك الكبيرة ؟ |
| Bilgin olsun istedik. kötü haberler aldı. | Open Subtitles | أردنا أن نعلمك بالتطورات أولاً بأول لقد سمع أخباراً سيئة جداً |
| Gelecekle ilgili kötü haberler duymaktan artık sıkıldım. | Open Subtitles | لم أتعب من شيء عدا الأخبار السيّئة بشأن المستقبل |
| Aslında yaşlı insanlar için de kötü haberler. | Open Subtitles | السيئة لكم ، يا طلاب حسنا ، انها في الواقع. أنباء سيئة لكبار السن أيضا |
| kötü haberler üstüne kötü haber duymaya değil. | Open Subtitles | لا يريدون أنباء سيئة فوق ما سمعوا من أنباء |
| Çünkü, Ortadoğu'ya bakarsanız sadece kötü haberler görürsünüz. | TED | لأنكم عندما ترون الشرق الأوسط، ترون الأخبار السيئة فقط. |
| Fakat aynı zamanda, koruma biyologları farketti ki, bu kötü haberler insanları uğraşmaktan soğutuyor. | TED | لكن في نفس الوقت بدأ يدركعلماء البيولوجيا الانحفاظية بأن الأخبار السيئة تحزن الناس. |
| Hem iyi, hem de kötü haberler var. | Open Subtitles | لديك اخبار جيدة و اخبار سيئة |
| - * Vuf, vuf, vuf, vuf, vuf - Uh-oh. Yapay elmas tasmada kötü haberler. | Open Subtitles | اخبار سيئة في طوق. |
| kötü haberler elçi aracılığıyla iletilmeli ya da bırak kendi başlarına öğrensinler. | Open Subtitles | الاخبار السيئه يخبرها مبعوث او يكتشفونها بانفسهم |
| Leslie, korkarım ki kötü haberler var. | Open Subtitles | اخشى ان هناك بعض الاخبار السيئه |
| Yalnız polisler ve kötü haberler kapıyı vurmazlar. | Open Subtitles | فقط الشرطه و الأخبار السيئه هما اللذان لا يقرعان الباب |
| Hep kötü haberler geliyor. İyi denilen haber bile aslında kötü. | Open Subtitles | لاشيء سوى الاخبار السيئة, حتى الاخبار الجيدة سيئة |
| Bugünün daha da kötüleşebileceğini düşünmemiştim ama Suudi İstihbarat'ından kötü haberler var. | Open Subtitles | لم أعتقد أن هذا اليوم سيسوء أكثر ولكن... أخبار سيئة من المخابرات السعودية |
| Söyleme,sadece telefonu ver ya da kötü haberler alırsınız... alt üst olursunuz | Open Subtitles | لا تخبريه فقط ضعيه على الهاتف أو أن تحصل على خبر سيء و تغيِّره |
| Sonra kötü haberler yüzünden hisseler dibi boyluyor. | Open Subtitles | ثم انخفضت الأسهم بسبب خبر سيئ |
| Biliyorum fakat bugün bazı kötü haberler aldım ve onu görmem gerekti. | Open Subtitles | أعلم, ولكنني تلقيت أخباراً سيئة اليوم واحتجت رؤيتها |
| kötü haberler getiren kişi olmaktan nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكره أن أكون حامل الأخبار السيّئة |
| kötü haberler... Bıçakta parmak izi yok. | Open Subtitles | الخبر السيئ لا توجد بصمات علي السكين |
| Tüm bu gelen kötü haberler. | Open Subtitles | كل هذه أنباء سيّئة بلية وراء بلية |
| Habersiz geldim ve kötü haberler getirdim. | Open Subtitles | ،زيارتي لم يُعلن عنها مُسبقاً ولقد جلبتُ معي أسوأ الأخبار |
| Bazı kötü haberler var... Bay Gurucharan artık yok. | Open Subtitles | اخبار سيئه لقد مات السيد جوروشارن |