| YaşIı, buruşuk, kırışık bir erkek bu. Genç kız filan değil senin dediğin gibi. | Open Subtitles | هذا هو الرجل ، البالغ من العمر ، التجاعيد ، تلاشى ، ذابل ، وليس قبل الزواج ، وانت تقول انه لر. |
| Derginizi okurken bir tane kırışık suratlı birini göremiyorum ya da tek dişiyle sırıtan birini. Utanç verici! | Open Subtitles | عندما قرأت مجلتك ، لم أرى بها وجه يحمل التجاعيد أو شخص ليس لديه أسنان ، يا للعار |
| Kutularda kırışık önleyici krem, rimel, nemlendirici ruj... banyo köpüğü, çabuk kuruyan oje, hazır ağda... | Open Subtitles | كل علبة تحتوي على كريم ضد التجاعيد مَسْكًَََرة رموش مرطب أحمر شفاه خرز حمّامُ طلاء اضافر سريع الجفاف |
| Tony, biraz uyumaya çalış. Galiba küçük bir kırışık gördüm. | Open Subtitles | حاول أن تنال قسطا من النوم يا توني فأنا أري تجاعيد |
| Güzelim kadının suratında kırışık oluşturacak. | Open Subtitles | يعمل تجاعيد على الوجه لمثل هذه المرأة الجميلة. |
| Geniş kalçalar kırışık cilt ve saçının dökülmesi gibi. | Open Subtitles | إنه مثل إتساع الورك بشرة مجعدة ، وتساقط شعرك |
| Sen de masasının üzerinden kırışık kıç izi silen biri olmamalısın. | Open Subtitles | وأنت لا يجب أن تسمح لرجل مجعد أن تلامس مؤخرتة مكتبك |
| İyi görünüyorsun. Ağız kenarları biraz kırışık ama yaşlı bir adam için hiç fena değil. | Open Subtitles | أنت تبدو بحالة جيدة يوجد الكثير من التجاعيد على وجهك ليس سيئاً بالنسبة لرجل مسن |
| - kırışık deri palto olduğunu sanıyordum. - Efendim! | Open Subtitles | لقد اعتقدت أن تلك ستره جلديه كثيرة التجاعيد سيدي |
| Yüzümün kırışık olması yetmezmiş gibi beni kel yapmaya mı çalışıyorsun? | Open Subtitles | ان وجهي سيء للغاية وفيه مايكفي من التجاعيد . وتريديني ان صبح صلعاء كعجوزٍ شمطاء |
| Şimdi de kırışık giderici ve tüy dökücü üzerinde çalıştırmaya uğraşıyoruz. | Open Subtitles | الآن إذا كان يمكننا الحصول علي كريم التجاعيد وإزالة الشعر |
| Elin, dikkat çekecek derecede pürüzsüz ve kırışık yok. | Open Subtitles | يدك بشكل ملحوظ ناعمة وخالية من التجاعيد. |
| Bugün, Beverly Hills plastik cerrahıyım, ve Park Departmanı da 30'larının sonunda ki kırışık yaşlı bir ev hanımı. | Open Subtitles | اليوم أنا سأصبح جراح التجميلي لمدينة بيفرلي هيلز وقسمنا هو على شكل مدبرة منزل كثيرة التجاعيد في عمر أوئل الثلاثين |
| Sadece kırışık yaşlı adamı ve onun kırışık üzümlerini düşün. | Open Subtitles | فقط فكري في كبار السن ذوي التجاعيد وخمورهم العتيقة |
| Çıkamam. Ütülemem gereken çok fazla kırışık şey var. | Open Subtitles | لا أستطيع ، الكثير من التجاعيد ، عليَّ الكيّ |
| Oğlum, herkes kırışık önlemenin gerçek olmadığını biliyor. | Open Subtitles | يا رجل ، الجميع يعرف أن وضعيّة بدون تجاعيد ليست أمراً حقيقياً |
| Yüzünde kırışık oluşacak. | Open Subtitles | توقفي عن القلق وإلا ستصيبك تجاعيد |
| Yarınki şiir gecesinde sunuculuk yapacağım ama bu şal yakada dün akşamki Downtown Abbey bölümünden daha fazla kırışık var. | Open Subtitles | علي استضافة حدث شعري غدًا، وياقة السترة هذه فيها تجاعيد أكثر من حلقة الليلة الماضية من "داونتاون آبي". |
| Muhtemelen kırışık ama temiz olurdu. | Open Subtitles | انها جميلة اعني انها مجعدة ولكنها نظيفة |
| - Alnın kırışık. | Open Subtitles | لا شئ حواجبكِ مجعدة |
| Yürümeye yeni başlamış küçük bir piç boyutunda kırışık yüzlü bir ihtiyar. | Open Subtitles | طفل صغير الحجم من الأوغاد مع وجه مجعد مثل رجل عجوز. |
| kırışık alnındaki çirkin izleri ve yayvan ağzındaki ifadeyi dikkatle inceliyordu. | Open Subtitles | كان يتفحص بدقة الخطوط المخيفة التي تشوه الجبهة المجعدة أو تزحف نحو الفم الحسي الثقيل |