| En sonunda, sağlık hizmeti sektöründe, hastanın sağlığını iyileştirmeyi hedefliyoruz ve bunu da uygun, kısıtlı bir bütçede yapmalıyız. | TED | في النهاية، في نظام الرعاية الصحية، نحن نهدف لتحسين الصحة للمرضى، ونحتاج عمل ذلك بتكلفة محدودة أو تكلفة بأسعار معقولة. |
| Bu yöntem, bazı durumlarda, kısıtlı bir süreliğine yeniden hayata döndürebilir. | Open Subtitles | هذا الأسلوب ، في بعض الحالات ، يمكنه إعادة الحياة لفترة محدودة. |
| Kıyıya yakın yerlerde, sığ deniz tabanı dalgaların hareketlerini kısıtlar ve böylece dalgalar, yüzeye yakın yerlerde dalga enerjisini yoğunlaştırarak daha kısıtlı bir alanda meydana gelirler. | TED | بالقرب من الشاطئ، يحجز قاع البحر الضحل حركة الأمواج في منطقة محدودة مقارنة مع باقي البحر، مركّزًا طاقة الموج بالقرب من السطح. |
| Belirli bir sürede, sadece kısıtlı bir miktar zihin kontrol edebilirim. | Open Subtitles | هناك عدد محدود من العقول التي يمكنني التحكم بها في وقت معين |
| Bütün ejderhaların kısıtlı bir atışı vardır. | Open Subtitles | لكل تنين عدد محدود من الطلقات |
| Fakat bu kısıtlı bir görüştür çünkü geniş ışın boyutları detayları görselleştiremez. | TED | بالرغم من ذلك، هذه طريقة محدودة الرؤية، وهذا يرجع إلى أن الإشارة اللاسلكية كبيرة الحجم لا يمكنها تصور التفاصيل الدقيقة. |
| kısıtlı bir bütçemiz var ve yapamayız... | Open Subtitles | سيولتنا المتوفرة لإخراج الفيلم محدودة ولا يمكننا... |
| Son derece kısıtlı bir konfor bölgesi var. | Open Subtitles | لديها منطقة راحة محدودة للغاية |
| Paris'te bir süre kalmış olsam da kısıtlı bir dans yeteneğim var. | Open Subtitles | مواهب رقص محدودة بالرغم من أنني قضيت بعض الوقت في "باريس |
| (Ses) DL: Kesinlikle doğru ve kısıtlı bir glikoz desteğimiz var. | TED | (صوت): تمامًا، ونحن لدينا كمية محدودة من هذه المواد. |
| Evrene son derece kısıtlı bir bakış açınız var. | Open Subtitles | لديك نظرة محدودة للكون. |
| John, bizim kısıtlı bir bilgimiz var sadece. | Open Subtitles | (جون)، لدينا معلوماتٍ محدودة |