| Birbirleriyle neden bu kadar uyumlu olduğuna bakalım; romanın ve Kıskançlığın, Kıskançlığın ve Proust'un. | TED | لنرى ما الذي يجعل الرواية و الغيرة، و بروست و الغيرة تتماشى جيدا مع بعضها البعض. |
| Hayır, sanırım söylemek istediği şey; Kıskançlığın bize, kendimizi gösterdiği. | TED | لا. أظنّ أنّه يحاول أن يقول لنا الغيرة تكشف عن بواطننا لأنفسنا. |
| Kıskançlığa bağlayacaksınız. Kıskançlığın da olduğunu reddetmiyorum. | Open Subtitles | سوف تعيدين الأمر إلى الغيرة إنني لا أنكر أنه قد مزج بالغيرة |
| Açıkçası, Kıskançlığın en iyi yanlarını alıp götürdü. | Open Subtitles | و بصراحة ، أعتقد أن غيرتك قد أبرزت أفضل ما فيك |
| Bu Kıskançlığın sebebiyle senin bana acıdığından daha çok ben sana acıyorum. | Open Subtitles | أتعرفين يا هولي انها غيرتك تلك التي تجعلني أشفق عليكِ |
| Şimdi, ilk defa Kıskançlığın soğuk bıçak yarasını hissediyordu. | Open Subtitles | والآن، وللمرة الأولى يشعر بالطعنة الغادرة للغيرة |
| Özellikle de, Kıskançlığın hiç de hoş durmadığını düşünürsek Bir meleğin üzerinde, yani. Günah işlediğimi mi kastettin? | Open Subtitles | خاصة إذا وضعنا في الاعتبار أن صفة الحسد ليست من الصفات التي يجب أن تتواجد في ملاك |
| Kıskançlığın seni aşağıladığını, beni küçülttüğünü düşünüyorum. | Open Subtitles | اعتبر الغيرة أهانة بالنسبة لك, ومذلة بالنسبة لي |
| Kıskançlığın, insanın içindeki kötü tarafı ortaya çıkarmada kendine has yöntemleri var. | Open Subtitles | الغيرة دائماً تجد طريقة لإخراج الأسوء من الناس |
| Prous'un bize göstermeye çalıştığı, Kıskançlığın tahammül edilemez olduğu ve bizi absürt gösterdiği. Fakat bu, bir çıkmaz olduğu kadar, bilgiyi arama yoludur da. Gerçeği arama, acı gerçeği... Aslında Proust'un kaygısı, gerçek ne kadar acı olursa, o kadar iyidir. | TED | بروست يحاول أن يرينا أنّ الغيرة تبدو كأنّها لا تطاق و تجعلنا كالمجانين، لكنها في جوهرها بحث عن المعرفة، بحث عن الحقيقة، الحقيقة المرّة، و في الواقع، عندما يكون بروست معنيّا بالأمر، كلّما كانت الحقيقة أمرّ، كلمّا كان ذلك أفضل. |
| Kıskançlığın kötü bir şey olduğunu düşünüyorsun, değil mi? | Open Subtitles | إنك تظن أن الغيرة أمر خاطئ، أليس كذلك؟ |
| Kıskançlığın ve hırsın nasıl bir şey olduğunu gördün. | Open Subtitles | ورأيت كيف يمكن أن تكون... الغيرة و الثوره. |
| Kıskançlığın esiri olmuş değersiz bir insansın sen. | Open Subtitles | انت فقط رجل صغبر تحكمت به الغيرة |
| Oldukça yararı olan ilişkilerini Kıskançlığın yok etmesine izin verme. | Open Subtitles | اقصد ، لا تجعلي غيرتك تطغى عليك من الممكن ان تكون علاقة جيدة |
| Senin Kıskançlığın kızgınlığını tetikliyor. | Open Subtitles | كانت غيرتك هي الشعلة التي أشعلت لهيب غضبك |
| Lanet olası Kıskançlığın yüzünden okuldan atılamam. Bak! | Open Subtitles | لن أترك الجامعة بسبب غيرتك اللعينة |
| Bütün gece beş parasız sitarcı bekledi, ve şimdi, ilk defa, Kıskançlığın soğuk saplanışını hissetti. | Open Subtitles | طوال الليل، وعازف الجيتار المعدم ينتظر والآن، وللمرة الأولى يشعر بالطعنة الغادرة للغيرة |
| Bana dizginlenemeyen Kıskançlığın mükemmel bir örneğini sundun. | Open Subtitles | لقد منحتني للتو المثال الأروع للغيرة الجامحة |
| Erkek dediğin Kıskançlığın vücut bulmuş halidir. | Open Subtitles | كل الذكور البشر هم تجسيد للغيرة |
| Kıskançlığın bir günah olduğunu söylerler ama İsa adına bunun için beni affetmesi gerekecek. | Open Subtitles | هم يقولون ان الحسد هو خطيئة لكني اعتقد ان المسيح سوف يسامحني فقط على ذلك |