| Farkında değil, ama kahvesine sekiz şeker attı. | Open Subtitles | انه لم يلاحظ انه وضع 8 ملاعق سكر في قهوته |
| Düşünüyordum da belki de kahvesine şeker yerine birkaç damla siyanür atmalıyım. Bu her şeyi çözer. | Open Subtitles | أفكر أن أضع سمًا في قهوته بدلًا من السكر |
| Düşünüyordum da belki de kahvesine şeker yerine birkaç damla siyanür atmalıyım. Bu her şeyi çözer. | Open Subtitles | أفكر أن أضع سمًا في قهوته بدلًا من السكر |
| kahvesine 3 şeker unutma ve son günün dergilerinin sıralı olmasını seni bekliyorum ve hazırlığa başlıyorum | Open Subtitles | وثلاثة أقداح قهوة بقليل من الحليب شديدة السخونة |
| Toby'nin kahvesine müsil ilacı koydum. | Open Subtitles | لقد وضعت الإميديوم في قهوة توبي قبل السياق |
| Tamamen bunak. kahvesine batırmaya çalışacaktır sadece. | Open Subtitles | انها خرفانةٌ بالكامل ، تحاول فقط الغطس في قهوتها |
| - Ama o vurulmamış. Ağız ve burnundan kan geliyormuş. Adli Tıp ekipleri de olay yerinde kahvesine test yapmış. | Open Subtitles | لقد كان ينزف من أنفه و فمه لذا قام الأطباء الشرعيون بفحص قهوته |
| kahvesine iki şeker koymayı seviyor. | Open Subtitles | يحب اثنين من السكر واثنين من كريم في قهوته. |
| Yani, kahvesine zehir katabilecek kadar onunla yakınlaşabilen herhangi birisi. | Open Subtitles | أعني، شخصاً كان مقرباً إليه بما يكفي لدسّ السم في قهوته |
| Ama kahvesine dört şeker attığını biliyordun Ve sen- | Open Subtitles | ولكنك كنت تعلم أنه يشرب قهوته بأربع حبات سكر وأنت كانت لديك الصلاحيات |
| 10 yaşındayken kardeşlerim ve ben sinek öldürücü kağıdın zehrini kazıyıp kahvesine koymanın, cam ufalayıp kahvaltısının üzerine serpiştirmenin, takılıp boynunu kırması için merdivenin üzerindeki halıyı gevşetmenin hayallerini kurardık. | TED | منذ كنت فى العاشرة من عمري، مع إخوتي حلمْتُ بأن أُفرغ السم من مبيد الحشرات في قهوته حاولت إحضار زجاجاً مطحوناً وأنثره فوق فطوره، وأنقض السجادة الموضوعة على الدرج فيتعثر و يقع و تُكسر رقبته |
| kahvesine biraz hindiba ekleyebilirsin. | Open Subtitles | تستطيع إضافة قليل من الهندباء إلى قهوته |
| Hele bir keresinde patronumun kahvesine işemiştim. Bana bu zırvaları anlatmana gerek yok. | Open Subtitles | ـ حتىّ أنني تبولت ذات مرة في قهوة رئيسي ـ لست بحاجة لتخبرني عن هذه الأشياء اللعينة |
| Ne zamana kadar sabah kahvesine ya da Pazar yemeğine gelmeyi bırakacaklar? | Open Subtitles | كم سيستغرقهم قبل أن يأتون مرة أخرى من أجل قهوة الصباح أو عشاء الأحد ؟ |
| Sakinleştiricisini yanağında saklamış boşaltmış, güvenliğin kahvesine koymuş, telsizini çalmış dinlenme saati sırasında da yan kapıdan kaçmış. | Open Subtitles | تماما ، توقف عن أخذ أدويته ، قام بتكديسهم ثم وضعهم في قهوة الحارس ، و سرق جهازه اللاسلكي |
| O herifin kahvesine işeyebilmek için Currahee'ye iki defa çıkmayacak adam tanıyor musun? | Open Subtitles | أتعرف رجلاً ليس مستعداً لعبوركوراهيمرّتين... لمجرد التبوّل ... في قهوة هذا الرجل الصباحية ؟ |
| Bu bölükte, sırf o adamın kahvesine işeyebilmek için tam teçhizat Currahee'ye koşmayacak bir kişi var mı? | Open Subtitles | أتعرف رجلاً ليس مستعداً لعبوركوراهيمرّتين... لمجرد التبوّل ... في قهوة هذا الرجل الصباحية ؟ |
| Annemin kahvesine zehir attıktan sonra kayığını batırdığın çekiç. | Open Subtitles | نفس الشاكوش الذي أغرق قارب والدتي عندما وضعتي مخدرا على قهوتها |
| Ne diyebilirim ki? kahvesine birazcık krema katmayı seviyor. | Open Subtitles | نعم، ماذا يمكنني القول، أنها تحب بعض الحليب في قهوتها |
| Adamda guatr varsa ve ilaçlarını kadının kahvesine ilacından katmışsa bu onun kalbini gümletirdi. | Open Subtitles | إن كان لديه قصوراً بالدّرقيّة ودس علاجه في قهوتها |
| Bu her neyse, Skinner'ın kahvesine girecek. | Open Subtitles | مهما كان، فإنها ستوضع بقهوة سكينر |