| Circus Circus'un arkasında ondan kurtulmak için Kalabalık bir sokak almalıydık. | Open Subtitles | كان علينا أن نأخذ زقاق مزدحم خلف السيرك السيرك ليهز له. |
| Bilirsiniz Kalabalık bir asansör ne kadar rahatsız edicidir. | TED | هل تعلمون كم هو مزعج الشعور عندما تركبون مصعد مزدحم |
| Ve bu arada, eğer zenci veya fakirseniz veya Kalabalık bir okuldaysanız, tüm bu numaralar, çok daha fazla olmaktadır. | TED | وفي الحقيقة كل هذه الارقام على أرض الواقع أكبر ان كنت ذا بشرة سوداء .. او ان كنت فقيراً او ان كنت في مدرسة مزدحمة .. |
| Şehrin çok Kalabalık bir bölgesinin hemen altında futbol sahası kadar kullanılmayan bir alan ve sizi neredeyse arkeolojik kazıdaki Indiana Jones gibi hissettirir ve tüm detaylar hâlâ orada. | TED | إنها أرض متخلى عنها بمساحة ملعب كرة قدم تقع مباشرة تحت منطقة مزدحمة من المدينة، ستشعر تقريبا وكأنك إنديانا جونز في مهمة حفر أثري، وأن كل التفاصيل لم تبرح مكانها. |
| Önemli değil, uzun zaman önceydi, çok Kalabalık bir partiydi. | Open Subtitles | لا بأس ، لقد كان هذا منذ وقت طويل . عندما تقابلنا ، في إحدى الحفلات المزدحمة |
| Neden böyle Kalabalık bir yer seçsin ki? | Open Subtitles | لماذا قد يختار التواجد في مكان مُزدحم كهذا ؟ |
| Size Omar'dan bahsetmek istiyorum. Kalabalık bir botla Midilli Sahili'ne gelen 5 yaşındaki mülteci çocuk. | TED | أريد أن أخبركم عن عمر، طفل سوري لاجئ في الخامسة من عمره والذي وصل إلى شاطئ ليسبوس على متن قارب مطاطي مكتظ. |
| - Çocuklar güvende. Kalabalık bir yere gitmeliyiz. Çok kalabalık! | Open Subtitles | نريد الذهاب لمكان به ناس كثيرين ناس كثيرين |
| Yaptıklarını tanıtmaları lazım, büyük bir baskı altındalar; çok Kalabalık bir pazarda merhamet için rekabet ediyorlar. | TED | فهم يحتاجون إلى الدعاية، حيث يعملون تحت ضغط هائل، ويتنافسون في سوق مزدحم للغاية من أجل كسب التعاطف. |
| Burada her yerde arabaların bulunduğu Kalabalık bir park alanı var. | TED | إذا عندنا هنا موقف سيارات مزدحم والسيارات في كل مكان. |
| Kalabalık bir yerlere gidelim. Etrafta bir sürü insan olsun istiyorum. | Open Subtitles | لنذهب لمكان مزدحم أريد التواجد بين الناس |
| Kalabalık bir yer sanırım. Yargıcın insana ihtiyacı var, değil mi? | Open Subtitles | مكان ما مزدحم , أخمن أن القاضي يحتاج الأجسام , صحيح ؟ |
| - Kalabalık bir cafede buluştular, oturmak için bile yeterli zamanları yoktu. | Open Subtitles | وقابلوه في مقهى مزدحم لكن لم يستطيعوا الجلوس معه وقتاً كافياً |
| Bununla da kalmayıp o subayı Kalabalık bir subay gazinosunda kendisi ile vals yapmaya zorlamıştır. | Open Subtitles | ثم بعد ذلك أجبر ذلك الضابط علي ان يرقص معه الفالز في قاعة طعام مزدحمة |
| Kalabalık bir tahta. Daha çok hemşireye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | انها لوحة مزدحمة أنت تحتاج إلى المزيد من الممرضات |
| Peki Kalabalık bir odada birini kesmeye ne oldu, gözler buluşur,o eski sihir seni etkisi altına alır. | Open Subtitles | ماذا حدث لرؤية شخص في غرفة مزدحمة تقابل العينين, ذاك السحر الأسود القديم يستحوذ عليك بتعويذته؟ |
| Akşam üzeri saat dörtte Kalabalık bir park alanı zengin bir bölgedir. | Open Subtitles | الحدائق المزدحمة 4 عصرا بيئة مليئة بالأهداف |
| Suç Kalabalık bir alanda gerçekleştiği için... bir sürü tanık bulabileceğiz. | Open Subtitles | ...تحدث الجرائم بالأماكن المزدحمة لذا فأنت لديك العديد من شهود العيان |
| O an, asansör kapısı açılıyor ve Kalabalık bir havaalanına adım atıyoruz. | Open Subtitles | عند هذه النقطة، فتحت أبواب المصاعد. وخرجنا الى ما بدا وكأنه أحد المطارات المزدحمة. |
| Bu şekilde görüntüler yayınlamanın Kalabalık bir sinema salonunda 'yangın var' diye bağırmaktan ne farkı var? | Open Subtitles | أنّى يكون نشر تِلك الصور المُحرِّضة مُختلفًا عن الصُراخ بـ"حريق"! داخل مسرحٍ سينمائيٍّ مُزدحم. |
| Kalabalık bir otobüste her zaman oturulacak bir kucak vardır. | TED | وعلى مقعد باص مكتظ دائما هنالك " حضن " للجلوس عليه |
| - Silahını yana doğru çevirmişti! - Kalabalık bir yerlere gitmeliyiz. | Open Subtitles | يجب ان نذهب الي مكان به ناس |