| Bunu kaldıramam artı akşam yemekleri, ne bileyim bir sürü şey pat diye. | Open Subtitles | لا أستطيع تحمّل هذا. بالإضافة إلى ذلك، لديّ العشاء ، ولديّ زيارتهما الإضافيّة |
| Bak, bir şeyler çalarken yakalanırsan işimi kaybederim ve kovulmayı kaldıramam. | Open Subtitles | انظري، إن قُبض عليكِ بالسرقة سأفقد عملي ولا أستطيع تحمّل الطرد |
| Hayır, boş ver. Bunu şu an kaldıramam. | Open Subtitles | لا ، لا ، لا تشغلي بالكِ لا أستطيع تحمّل مثل هذا الآن |
| Akıllı olma, zeki olma... çünkü bu gece bunu gerçekten kaldıramam. | Open Subtitles | لا تتحاذقي وتكوني ذكية لا أستطيع أنح أتحمل ذلك الليلة |
| Eğer beni dolandırıyorsan Courtney, yemin ederim ki bunu kaldıramam, bu benim kalbimi kırar. | Open Subtitles | إذا كنت تخدعيننى يا كورتني أقسم أننى لا أستطيع أن أتحمل ذلك أنه سوف يحطم قلبي |
| Öyle mi? Yapma, bu akşam başka bir sürprizi kaldıramam. | Open Subtitles | بحقك ، لا أستطيع تحمل المزيد من المفاجآت لهذه الليلة. |
| Çocuklar, bu şey çok tehlikeli. Dikkatli olun. Kimsenin yaralanmasını kaldıramam. | Open Subtitles | لابد أن تأخذوا هذا الشىء علي محمل الجد، لا يمكنني تحمل أن يصاب أحدكم |
| Tekrar çocuklarımı kaybetmeyi kaldıramam. | Open Subtitles | أن أخسر ولديّ مجدّدًا؟ لا أطيق ذلك |
| Departmanın başarısız olmasını kaldıramam şu an. | Open Subtitles | لا يمكنني تحمّل تهاوي هذا القسم من حولي الآن، مفهوم؟ |
| İşin komiği kızların babası olmamayı kaldırabilirim ama başka bir yalan daha kaldıramam. | Open Subtitles | لأنّ الشيء المُضحك أنّ بإمكاني التعامل مع عدم كوني والد الفتاتين، لكن لا أستطيع تحمّل كذبة أخرى. |
| Doğruysa bunu kaldırabilirim ama başka bir yalanı daha kaldıramam. | Open Subtitles | أستطيع تحمّلها إن كانت الحقيقة، لكّن لا يمكنني تحمّل كذبة أخرى. |
| Sana zarar gelme düşüncesini bile kaldıramam. | Open Subtitles | لا أستطيع تحمّل فكرة أنْ يصيبكِ أدنى أذىً |
| Lütfen. Lütfen, tamam mı? Daha fazla yalan kaldıramam. | Open Subtitles | أرجوكِ، أرجوكِ، لا يُمكنني تحمّل المزيد من الكذب |
| Çok kalabalık. Şu anda kaldıramam. | Open Subtitles | يوجد أناسٌ كثر هناك، لا أستطيع تحمّل ذلك الآن |
| Oğlumun bayrağa sarılı tabutta eve dönmesini kaldıramam ben. | Open Subtitles | لا استطيع تحمّل عودة ابننا إلى البيت في نعش ملفوف بالعلم الأمريكي. |
| Bana bu kadar yakın birinin ölümünü bir daha kaldıramam, bu çok canımı yakıyor. | Open Subtitles | لايمكني أن أتحمل فراق أحداً قريب مني مجدداً , هذا مؤلم جداً |
| Ve pisliğin tekinin onu üzmesi fikrini kaldıramıyorum. kaldıramam. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أتحمل فكرة أن أحمق ما يمكن أن يجرحها, أنا فقط لا أستطيع |
| O aptal yüzünden hakkında yazılan daha fazla kötü haberi kaldıramam. | Open Subtitles | لا أتحمل معاناة جديدة مع الإعلام بسبب ذلك الأحمق |
| Ayakkabılarınla yürümemi istiyorsun çünkü senin o ihtişamlı, zor hayatını kaldıramam öyle mi? | Open Subtitles | تُريدني أن أمشي ميل بحذائك لأننى لا أستطيع تحمل حياتك القاسية؟ سأفعل |
| Ehliyet sınavına gireceğim ve başka bir stres daha kaldıramam. | Open Subtitles | عندي إختبار رخصة القيادة اليوم، ولا أستطيع تحمل أي توتر زائد |
| Seçim yılındayız, böyle bir medyayı kaldıramam. | Open Subtitles | هذا عام انتخابات ولا يمكنني تحمل مثل هذا النوع من الضغوط |
| Dokununca bana, Yüce Tanrım, dokunursan bana kaldıramam aşkını. | Open Subtitles | "حين تلمسينني رباه" "تلمسينني" "لا أطيق حُبك" |
| Ayrıca, 500 dolarlık kaybı kaldıramam. | Open Subtitles | بالاضافة الي انني لا استطيع تحمل خسارة خمسمائة دولار |
| Diyorum adamım, bunu kaldıramam. Bunu kaldıramam. | Open Subtitles | أقولُ لكَ يا رجُل لا يُمكنني تحمُّل ذلك، لا يُمكنني |
| Her şeyi kaldırabilirim, ama bunu kaldıramam. | Open Subtitles | وأنا يمكنني التعامل مع كثيرٌمن الأشياء لكني لا يمكنني التعامل مع ذلك |
| Olmaz. Konu ne olursa olsun, ama başka bir mağaza olayını daha kaldıramam. | Open Subtitles | لا , ولكن مهما حدث لا استطيع التعامل مع مشاكل اخرى |
| Daha fazla beceriksizliği kaldıramam. | Open Subtitles | انا لا استطيع ان اتحمل هذه الهراءات اكثر من ذلك |