Ve tabii bunun kara borsaya çıkmasına izin veremeyiz. | Open Subtitles | ذلك ليس شيءا نحن يمكن أن يتحمّل الإعلان في السوق السوداء. |
kara borsaya düşünce tabi işler değişti | Open Subtitles | كان علي اللجوء إلى السوق السوداء لتبديلها |
Muhtemelen kara borsaya düşmüştür bile. | Open Subtitles | من المحتمل انها وصلت الى السوق السوداء الان |
Evet, cesetlerden dokular çalınmış, ve sonra çevresine ve kara borsaya satıyorlar. | Open Subtitles | يسرقان الانسجة من الموتى ومن ثم الالتفات لبيعها في السوق السوداء |
Telefonlar piyasaya çıkınca kullanıcı bilgilerini kara borsaya sürecek. | Open Subtitles | عندما تخرج هذه الهواتف للشوارع، فإنّهم سينقلون معلومات مستخدميهم للسوق السوداء. |
.. ama Shanghai da bir başkası bu işleri ele alıp, kara borsaya sürmeye çalışıyor | Open Subtitles | لكن شخص ما آخر في "شنغهاي"، يكتنز التجهيزات ويبيعهم للسوق السوداء لتحقيق أرباح، |
Kaçırdığın %10'luk zenginleştirilmiş uranyum ise hemen kara borsaya düşer. | Open Subtitles | أن 10٪ من اليورانيوم المخصب كنت ملكة جمال، تجد طريقها إلى السوق السوداء. |
"Beyazlı Kadın" denilen bir resim. Onu, kara borsaya satmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | "تسمى "ذات الرداء الأبيض .كنت أحاول بيعها في السوق السوداء |
Ruhumu kara borsaya da öyle bir şeye satmadın, değil mi | Open Subtitles | لم تبيعينها فى السوق السوداء صحيح؟ |
Anlamıyorum onları Kore, Çin ve İran'a satarak çok para kazanabilirsin yada kara borsaya yönlendirerek paraya para demezsin. | Open Subtitles | لا اعتقـد أن ذلك دوبلوماسياً بأن تربح مالاً جيداً من البيع كوريـا الشماليّه ، الصين ، إيـران او مباشـرةً في السوق السوداء |
Evet, çipi kara borsaya çıkardı. | Open Subtitles | أجل، لقد عرضها في السوق السوداء |
Sonra da Nos metalleri tünellerden Çorak Topraklar'daki kara borsaya kaçırır. | Open Subtitles | وبعدها يُهرّبه (نوز) إلى الأراضي الوعرة ويعرضه في السوق السوداء |