İş bulma konusunda bu kadar kaygı duyması kesersen yetkililere cevap vermeden bu şekilde oturur kimsenin kölesi olmazsın. | Open Subtitles | كف عن القلق بشأن إيجاد وظيفة يمكنك الجلوس هنا هكذا دون الأستجابة إلى رئيس ولا يضاقيك أو يزعجك أحد |
Bu beyinde kısa devre yapar ve bunun zihinsel sonuçlarıyla fiilen karşılaşmaya başlarız. Bunlardan biri, zihnin gerisinde her yere sinen bir kaygı bulutu oluşması. | TED | إنها تعوق المخ، وبدأنا نجد أنها بالفعل لها عواقب مُدرَكة، إحداها هي خلفية من هواجس القلق. |
Seni sürekli uyaran sinyaller yok ve bununla gelen aklının gerisindeki kaygı bulutu da yok. | TED | ليس لديك همهمة المؤثرات الخارجية، التي تأتي دائماً مع خلفية من هواجس القلق. |
"Duygu Molekülleri" ve "kaygı ve Depresyon için Doğal İyileşme"yi yazan adam. | Open Subtitles | لقد كتب عن جزيئات العاطفة والشفاء الطبيعي للقلق والكآبة |
Bu kasetler ulusal bir kaygı hâline geldi. | Open Subtitles | هذه الأشرطة أصبحت ذات إهتمام وطني. |
Bence hem hasta rolü yapmanın hem de genel kaygı bozukluğunun aynı anda görülme sıklığı az olmalı, çünkü hasta rolü yapmak beni kaygılandırıyor. | TED | و أظن أنه حقيقة من النادر أن يكون لديك داء التمارض واضطراب القلق العام، لأن داء التمارض يجعلني أشعر بقلق شديد. |
Tüm bunlardan çıkarabileceğiniz korkutucu sonuç ise, yapısal işsizlik için kaygı duymaktır. | TED | نتيجة واحدة مخيفة يمكنكم استخلاصها من هذا كله هي القلق من البطالة الهيكلية. |
Oldukça iyi ta ki bana sıra gelmesine 10 dakika kalaya, tüm vucudumun isyan edip ve bu kaygı dalgası beni tümden yıkayana kadar. | TED | جيد جداً، حتى حوالي ال10 دقائق قبل دوري، حينما تمرّد كل جسمي، و اعترتني موجة القلق هذه. |
Bu çeliştiriyor çünkü öfke, kaygı ve korkuyla, risk ve öçle, hepsi birbirine karışıp içinden çıkılamayacak hâle geliyor. | TED | وهذا متعارض لأن الغضب يتداخل مع القلق والخوف والخطر والانتقام. |
Merak, şüpheyi yenmiş, kaygı ise yerini keyfe bırakmıştı. | TED | انتصر الفضول على الشك، ومحت السعادة القلق. |
Klimatologların ve iklim aktivistlerinin kaygı, üzüntü ve bunalımları yıllardır bildiriliyor. | TED | إن معاناة علماء المناخ ونشطاءه القلق والحزن والاكتئاب تم الإبلاغ عنها على مدار سنين عديدة |
Ulusun başkentinde endişe ve kaygı hakim olsa da, panik belirtisi yok. | Open Subtitles | هنا في عاصمة البلاد هناك القلق والانشغال ، ولكن لم تظهر بوادر ملموسة من الذعر. |
Mümkün olduğunda, kaygı seviyelerinizi sözlü olarak net bir şekilde gösterin her zaman davranışlarınızdan bunu okuyamıyorum. | Open Subtitles | إذا كان ممكناً، من فضلكم أعطوني مؤشراً لمستويات القلق لديكم لا يمكنني قرائتهم من سلوككم |
Tüm korku ve kaygı şamatasını kesip at, sadece gevşe ve salın. | Open Subtitles | ليقطعوا كل أمور الخوف و القلق هذه و يمرحوا بكل بساطة |
Onu kaygı dolu halde eve gönderip duruyorlar, özellikle geometri konusunda. | Open Subtitles | تجيء من المدرسة و القلق يملأها بسبب الهندسة |
Korku, kaygı, biraz da paranoya görüyorum. | Open Subtitles | أنا لا حظت عليه الخوف, و القلق, و بعض الريبة. |
Korku, kaygı, biraz da paranoya görüyorum. | Open Subtitles | أنا لا حظت عليه الخوف, و القلق, و بعض الريبة. |
Kuzey Atlantik'teki durum daha da kaygı verici. | Open Subtitles | الوضع في شمال المحيط الأطلسي هو أكثر مدعاة للقلق |
O da bana müthiş bir kaygı giderici hap verdi. | Open Subtitles | و لكمت بضع مخدات و وصفت لي حبوباً رائعه مضادة للقلق |
Gerçeğe ilişkin olağan bir kaygı miktarını gösterirler. | Open Subtitles | و هي تشير إلى معدل طبيعي للقلق تجاه الحقيقة |
Bu kasetler ulusal bir kaygı hâline geldi. | Open Subtitles | هذه الأشرطة أصبحت ذات إهتمام وطني. |
Fakat bu kadar basit bir oyunla bile, oynamaya başladığım bir kaç gün içinde, depresyon ve kaygı hissi gitti. Öylece yok oldu. | TED | ولكن مع أن اللعبة في غاية البساطة وخلال بدء اللعب لعدة أيام فقط فإن ذلك الإكتئاب والقلق قد ذهب. |