| Kırılgan ve korkmuş bir haldeyken çok kaygan bir yerde kendini toparlamaya çalıştı. | Open Subtitles | كانت خائفة و ضعيفة حاولت أن تبقي على هدوءها في مكانٍ زلق جداً |
| Sadece az önce bahsettiğimiz karakteri aldık, kaygan bir yüzeye koyduk ve ortaya çıkan sonuç budur. | TED | علينا فقط أن نأخذ هذا الشخص الذي تحدثت عنه نضعه على سطح زلق ، وهذا هو ما تحصل عليه |
| Bu derece ıslak bir ortamda, tırmanmak güvenli değil ağaçlar oldukça kaygan. | Open Subtitles | عندماتكونبهذهالنداوة، ليس آمنا ً لهم أن يتسلقوا أزناد الخشب زلقة جدا ً |
| Çok kaygan, kaya gibi sert mavi buzun üzerinde yokuş aşağı hâlâ 160 kilometre yolumuz vardı. | TED | ما زال لدينا مائة ميل نحو أسفل على صخرة زلقة من الجليد الأزرق الصلب. |
| Bakım bölümüne söyle kaygan zemine, kaymayan yapışkan koysunlar. | Open Subtitles | قل للصيانة أن يضعو صابون دبق لا يزحلق على تلك الارضية الزلقة |
| Gerçekte, orda durmaya izniniz bile yok, şu beyefendinin durduğu yerde, eşiğin köpüren ve kaygan sularında. | TED | في الواقع، لن يُسمح لكم بالوقوف في نفس موضع هذا السيد، عند هذا الحد المائي الزلق. |
| Bundan daha hızlı gidemezler efendim. Yol çok kaygan. | Open Subtitles | لا استطيع أن اسير بسرعة اكبر من هذه سيدي الطريق زلق |
| -Biliyorum ama yollar ne kadar kaygan olsa da, kadını kurtarmalıyız. | Open Subtitles | اعرف , ولن لا بد من انقاذها لا يهم كم الطريق زلق |
| Buz kaygan. Maymunların ne yapacağı belli olmaz. | Open Subtitles | الجليد زلق جدا، والقرود كلها غير عقلانية. |
| O kadar kaygan ki parmaklarımı zorla çevresinde gezdirebiliyorum. | Open Subtitles | أنه زلق للغاية بالكاد أكاد إحاطته بأصابعي |
| Burası kaygan olabilir. | Open Subtitles | راقبي خطواتك هنا، بيتسي هذا الإسمنت قد يصبح زلق جدا |
| Bazıları kısmen erir ve fay hattının sürtünmesini azaltan kaygan sıvılar açığa çıkarır. | TED | فتذوب بعضها جزئياً ويمكن أن تطلق سوائل زلقة مصنوعةً من معادن منصهرةً التي تقلل احتكاك خط الصدع. |
| Fakat bu sefer, burda sarı renkli olarak gördüğünüz kaygan bir yama yerleştirdik. | TED | ولكن هذه المرة أضفنا رقعة زلقة التي ترونها بالأصفر هناك |
| Sadece beş veya altı tanesi zehirli,... ..ama uzun,ince ve kaygan olanlardan çok var. | Open Subtitles | هناك خمسة وحيد أو ستة الأنواع السامة. لكن هناك الكثير واحد مخاطية زلقة طويلة. |
| Derhal banyoya gireceğim ve ıslak, kaygan ve sabunlu olacağım. | Open Subtitles | سوف أذهب لأقفز في حوض الإستحمام و أصبح مبتلة و زلقة و مغطاة بالصابون |
| Dikkatli ol, senenin bu zamanında yollar kaygan olur... | Open Subtitles | كن حذرا، الطرق زلقة في هذا الوقت من السنة. |
| kaygan kenarları sayesinde böcekler doğrudan çiçeğin ortasına düşüyorlar. | Open Subtitles | الجوانب الزلقة تضمن بأنّها تسقط مباشرة الى المركز الزهرة المتوحشه. |
| Güzel prenses, kurbağının çaresizce yalvarmasından çok etkilenmiş ve eğilip bu kaygan yaratığı yerden alarak öne doğru eğilip onu dudaklarına doğru getirmiş ve küçük kurbağayı öpmüş. | Open Subtitles | وتأثرت الأميرة الجميلة بموقفه اليائس فتقدمت وحملت المخلوق الزلق وانحنت للأمام |
| Bay kaygan'ı keserek öldürebileceğimizi nereden biliyorsunuz? | Open Subtitles | كيف سنعرف كيفية التصرف مع هذا السيد المتزحلق ؟ |
| Ama hukuk mezunu kaygan Jimmy, elinde silah olan bir maymundan beter. | Open Subtitles | لكن (جيمي) المنحرف مع شهادة القانون .كأنه شمبانزي يحمل مدفع رشاش |
| Kış geliyor. Kaldırımlar hep kaygan olur. | Open Subtitles | حسناً الشتاء قادم والأرصفة دائماً منزلقة |
| Ve aradığımda da, onlara Bay kaygan Parmaklar'ın bizim sorunumuz olmadığını söyleyeceğim. | Open Subtitles | وعندما أتصل , سأخبرهم .بأن السيد صاحب الأصابع المنزلقة لن يكون مشكلتنا |
| Burası kaygan. Adımına dikkat et. | Open Subtitles | -المكان مبتل هنا إنتبه لخطواتك |
| Zemin lapa gibi ve kaygan. Ayaklarım bir tuhaf oldu. | Open Subtitles | الأرض لزجة جدا و تزحلق أشعر بشيء جيد في قدماي |
| Yılanbalığı gibi kaygan. | Open Subtitles | زَلِق كالإنقليس |
| Bu çevrenin en kaygan yamaçlarından birindesin. Dikkatli ol. | Open Subtitles | هذا المنحدر هو أكثرها انزلاقاً كن حذراً |
| Yaşlandığınızda, vücudunuzun belli kısımları, yeterince kaygan olmuyor. | Open Subtitles | كلما تقدم بك العمر أجزاء معينه من جسدك لا تلين بشكل جيد |