| Çamaşır suyunun kokusunu severim, tadını severim ama bana ne yapmam gerektiğini söylemeleri... | Open Subtitles | المنظف رائحته جميله وطعمه جميل لكنني لا أحب أن يُمْلَى على ما أفعله |
| Daha sonra, tütsülenmiş balık kokusuyla gerçek tilkinin kokusunu köpeğe koklatarak yanlış kokuları göz ardı etme yeteneklerini araştırırlardı. | Open Subtitles | ثم لاحقاً يسحبون الرنغه على أثر رائحه ثعلب حقيقي ليختبروا قدرة الكلب على تجاهل الرائحة الخطأ أو الأثر الخطأ |
| Her şeyi bilmeme gerek yok. İşin kokusunu aldım mı, yeter. | Open Subtitles | لست بحاجة لأن أعرف وقت تغيير الحفاضة لأن رائحتها النتنة ستنتشر |
| "Sabah arabadaki kısa sevişmemizden sonra Owen' ın üzerimdeki kokusunu duyabiliyorum." | Open Subtitles | بإمكاني شم رائحة أوين على جسدي من معاشرتنا في سيارته بالصباح |
| yine içiyordun. bana yalan söyleme. kokusunu alabiliyorum. haydi. | Open Subtitles | شربت ثانية لا تكذب عليَ أستطيع شمه ، هيا |
| - kokusunu buradan alabiliyorum. - Juliet'den neden nefret ediyoruz? | Open Subtitles | أستطيع شمها من هنا ذكريني مجددا لماذا نكره جولييت ؟ |
| İnsanlar hiç öyle düşünmese de Barney Frank vücudunun kokusunu çok önemser. | Open Subtitles | اكثر الناس لا يعلمون ذلك ولكن بارني فرانك رائحته رائعه مثل جسمه |
| Salıncağımın olduğu yerde kendini asmasını göreceğim... ve kokusunu evde hissedeceğim. | Open Subtitles | سأبقى أفكر في صورته وهو معلق في الشجرة وأشم رائحته |
| Neredeyse vardık. kokusunu alıyorum, gebermiş kabul edin. | Open Subtitles | إننا هُناك تقريباً . إننى أستطيع شم رائحته , إنه رجل ميت |
| Enfekte olmuş fare, kedi idrarının tatlı kokusunu aldığında ondan kaçmak yerine kokunun kaynağına doğru ilerler. | TED | إذا اشتم الجرذ المصاب الرائحة المبهجة لبول القطة، فإنه يجري تجاه مصدر الرائحة بدلًا من الاتجاه الأكثر عقلانية للهرب. |
| Fakat cinsel aldatmacanın en önemli noktası kokudur. Orkideler belli bir böcek türünün tıpatıp aynı kokusunu taklit edebilir. | TED | لكن العنصر الأكثر أهمية في الخداع الجنسي هو الرائحة: تقلد الأوركيد رائحة أحد أنواع الحشرات تمامًا. |
| Hayır, köpeklerimiz kızın kokusunu alır almaz onları olay yerinden uzaklaştırdık. | Open Subtitles | لا,ما ان عثرت الكلاب على رائحتها أبقيناهم بعيدين عن مسرح الجريمة |
| Damarlarından akan kanın kokusunu alabiliyorum. Akşam yemeği gibi kokuyor. | Open Subtitles | يمكنني أن أشم الدماء تجري بعروقكَ، تبدو رائحتها مثل غداء. |
| Öncelikle, ağzım kapalıydı ve ikici olarak şu kaburga dolmasının kokusunu alıyor musun? | Open Subtitles | حسناً، أولاً فمي كان مغلقاً وثانياً هل تستطيعين شم رائحة اللحم المشوي ؟ |
| Kirli bir çocukta, kirlerin kokusunu alır. | Open Subtitles | الطفل القذر كل ما يمكنها شمه هو رائحة القذارة |
| Bazı sıcak günlerde kokusunu hâlâ ahşaplarda alabiliyorum. | Open Subtitles | أحياناً في الأيام الحارة , لا أزال أستطيع شمها بالخشب |
| - kokusunu ve sesini alabiliyorum. | Open Subtitles | اجل .. يمكنني أن أشمه يمكن أن أسمعه أيضا |
| O turuncu adamların kokusunu alabiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع شمّ رائحة تلك المخلوقات البرتقالية النتنة. |
| Ve bu canlı, çürüyen balıkların kokusunu almak için akıntıları koklar. | Open Subtitles | و هذا الكائن يشم مياه التيارات بحثاً عن أية أسماك متحللة. |
| Çocuk bana ömrü boyunca bir şey getirmedi. Ve o bağırsak-basan'ların kokusunu.. | Open Subtitles | ولا تعتقد أنّي لا اشم رائحة الشطائر التي تناولتها |
| Daha parti başlamadan felaketin kokusunu alıyordum. | Open Subtitles | حتى قبل أن تبدأ الحفلة، يمكنني أن أشم رائحة كارثة في الجو. |
| Çaylakların kokusunu aldılar da ondan Patron. | Open Subtitles | تشم رائحة السجناء هذا كل ما فى الأمر يارئيس |
| Big Pink! Ağız kokusunu alan tek sakız. | Open Subtitles | الوردي الكبير, إنها العلكة الوحيدة التي تمنحك نفس برائحة الخنزير |
| Bazı şeylerin kokusunu alabilirim. 6'ıncı his gibi bir şey. | Open Subtitles | هناك بعض الأشياء التي أستطيع أن فقط أن أشمها ، إنها الحاسّة السادسة |
| Buralarda bir yerdeler. Sakızlarının kokusunu alıyorum. | Open Subtitles | إنهم محقون حول هذا الموضوع يمكنني أن أشتم رائحة العلكة التي يمضوغوها |