| Şöyle bir şey var evimden aldığın kurabiyeler esrarla doluydu. | Open Subtitles | إليك الأمر الكعك الذي أخذتيه من منزلي كان مليئًا بالخمر |
| Tatlı olarak, marketten alınmış dondurma veya kurabiyeler. | TED | وللصحراء، الكعك المشترى من المتجر أو الآيس كريم. |
| Bu Makolatalı yemişli pasta, bunlar da Makolata kızartmalı kurabiyeler. | Open Subtitles | و هذه كعكة التوت بالموكليت و هذه رقائق البسكويت بالموكليت |
| Hala göldeki en lezzetli kurabiyeler seninkiler. | Open Subtitles | لا تزالين الأفضل في إعداد البسكويت في المنطقة |
| Çok çeşitli kurabiyeler üretiyoruz. İstediğiniz ne varsa. Fıstıklı var, çubuk kraker var. | Open Subtitles | ونصنع العديد من أنواع البسكويت، أيما تريد لدينا بسكويت بالفستق، والبسكويت المملح القاسي |
| Hediyeler, çikolatalar, kurabiyeler alıyor. | Open Subtitles | سيتلقى الكثير من الهدايا وسيكون هناك كعك وكاكاو .. |
| Bu her misafir geldiğinde yaptığın midye şeklinde kurabiyeler var ya... | Open Subtitles | أتعرفين تلك الكعكات الصغيرة التيتعدينها... حينما يزورنا الضيوف؟ أريد دستة منها |
| Bu maçta yenen kurabiyeler Betty Trout tarafında hazırlamıştır. | Open Subtitles | الكوكيز لمباريات اليوم مقدم من بيتي تراوت. |
| Cory'nin yediği kurabiyeler yüzünden o da öldü! | Open Subtitles | لقد مات بعد أن أكل نفس الكعك الذى أكل منه كورى |
| Sadece bir grup çocuk kostümleri, çok sayıda iskelet şekilli kurabiyeler ve şekerlemeler. | Open Subtitles | مجرداطفاليرتدونأزياء، و الكثير من الكعك على شكل هيكل عظمي وحلوى. |
| İğrenç kurabiyeler yerdim. | Open Subtitles | ونستمع الى موسيقى الراب ونأكل الكعك اورال اعرف هذه النوعية |
| kurabiyeler dışında, her zaman güzel kurabiyeleri olur. | Open Subtitles | باستثناء الكعك يوجد لديهم دائماً كعك جيّد |
| Tamam biz meteliksiziz, fakat kurabiyeler bunu gösterir. | Open Subtitles | نحن نختلف في الرأي ولكن البسكويت له معنى آخر |
| Bu arada o kurabiyeler olağanüstüydü. | Open Subtitles | بالمناسبة, هذا البسكويت الذي عملته كان مذهلاً. |
| Sizin için mutfakta şekerli kurabiyeler var. | Open Subtitles | أتعرفون؟ لدي بعض البسكويت الخاص مع الحلوى في المطبخ لكم يا أطفال |
| Bağırmak yok, çikolatalı sütten sonra bırakırız, tereyağlı kurabiyeler.... | Open Subtitles | بدون صراخ ، سنأخذ إستراحة لاحقا لشوكولاتة الحليب، بسكويت الزبدة |
| - Bu ilk günüm. Sana bir şey söyleyeyim mi? Bunlar hayatımda yediğim en güzel kurabiyeler. | Open Subtitles | دعني أخبركِ هذا أفضل بسكويت تذوقته في حياتي |
| Bahsettiğiniz kurabiyeler gerçek mi, sembolik mi? | Open Subtitles | كعك السكر الذي تتحدثين عنه، هل هو حقيقي أم رمزي؟ |
| Sepetin içinde kurabiyeler vardı ve bunların yasadışı bir uyuşturucuya bulaşmış olabileceğine inanmak için sebeplerimiz var. | Open Subtitles | نعم حسناً , كان هناك كعك في داخلها ولدينا أسبابنا لنعتقد , أن بها مخدر غير شرعي |
| - Beğendin mi? Sana söylüyorum, burada milyon dolarlık kurabiyeler var. Her biri bir milyon. | Open Subtitles | أقول لك، هناك الملايين من الدولارات في هذه الكعكات. |
| Bu, kurabiyeler pişmeden hamurla oynamak gibi bir şey. | Open Subtitles | لقد بالغتي ذلك مثل تخريب عجين الكوكيز قبل أن يخبر |
| Bilirsin işte, kurabiyeler, top kekler, turtalar, ekmekler falan. | Open Subtitles | كما تعلم، كوكيز ، كب كيك، فطيرة ، الخبز |
| Bunlar güzel kurabiyeler. | Open Subtitles | هذه كعكات لذيذة، |
| "Onlara koştuk. Bizlere sarıldılar, kurabiyeler, çikolatalar verdiler." | Open Subtitles | جرينا نحوهم وهم أعطونا الأحضان والكعك والشوكولاته |
| Anne, bu kurabiyeler nefis kokuyor. | Open Subtitles | يا أمي، ملفات تعريف الارتباط هذه رائحة مذهلة |
| Sahnede bilge adam tarafından yenmiş kurabiyeler. | Open Subtitles | هذه البسكويتات التي اكلها الرجل الحكيم |