| Şuradaki liman var ya, geçen son beş senedir malların geldiği yer. | Open Subtitles | هذا الميناء هناك من هنا تأتي معظم البضائع في السنوات الخمس الأخيره |
| O elebaşının en emin adamıdır - malların arasında yanlış bulunmamaktadır. | Open Subtitles | إنه بالتأكيد قائد تلك الحركة، و لايمكنني أن أخطئ بتمييز البضائع. |
| Ona başka dava açsanız bile malların nereye gittiğini bilmek isterim. | Open Subtitles | وإذا حاولت أن تتهمه بأى شئ آخر فأنا أصر على معرفة مكان البضائع. |
| Çünkü bu farklı diller biraz önce gördüğümüz gibi, malların ve fikirlerin ve teknolojilerin ve bilgeliğin değişimine karşı bir engel oluşturuyor. | TED | لأن كل اللغات المختلفة تشكل عائقاً، كما رأينا، في وجه نشر السلع والأفكار والتقنيات والمعرفة. |
| Ama bir kez piyasaların malların karakterini değiştiğini görünce, mallara nasıl değer vereceğimizle ilgili bu büyük soruları kendi aramızda tartışmak zorundayız | TED | لكن بمجرد رؤيتنا للاسواق تغيّر طبيعة السلع، ينبغي أن نناقش بعضنا البعض حول هذه الأسئلة الأكبر حول كيفية تقييم السلع. |
| O barkotları tespit edebilirsek çalınan malların bir dökümünü çıkarabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا إعادة تركيب ملصقات التسعير وربما نستطيع إحصاء جرد البضاعة المسروقة |
| Hangi departmanda? Uyuşturucu satışı mı yoksa çalıntı malların dağıtımında mı? | Open Subtitles | بأيّ قسم، مبيعات المخدرات، أو توزيع الممتلكات المسروقة؟ |
| malların taşınması için ne kadar ödeniyoruz? | Open Subtitles | و ما هي قيمة التخزين التي نأخذها لكل البضائع في المخزن ؟ |
| Odasında iyi para edecek malların olduğu küçük bir depo buldum. | Open Subtitles | ووٌجد أيضاً مخزون صغير من البضائع الغالية بحجرته |
| Yasa dışı malların ülkeye sokulmasında uzmanlaşmış, üst düzey kaçakçıydı. | Open Subtitles | و هو مهرب محترف على أرقى مستوى مختص في إدخال البضائع غير المشروعة إلى الولايات المتحدة |
| malların çoğu perakende satılıyor, ...çoğu dükkan da direk satıyor. | Open Subtitles | الكثير من البضائع تباع بالتجزئة لكن الكثير من المتاجر تباع مباشرة |
| Sadece malların yerini öğrenmek istedi. On yıl yersin dedi bana. | Open Subtitles | اراد فقط ان يعرف مكان البضائع . قال اني سأسجن لعشر سنوات |
| Jan Egil'e malların nereye saklandığını sormuşsun. | Open Subtitles | . اردت من جان ايجل ان يخبرك بمكان البضائع |
| JS: Eskiden -- bu eski günlere ait bir tür grafik, ticari malların veya dövizlerin trend eğilimleri vardı. | TED | جيم: في الايام الخوالي - يشبه هذا رسما بيانيّا من الأيام الخوالي، يوجد ميل للاتجاه لهذه السلع أو العملات. |
| Biyolojik tasarım, seri üretim malların gereksinimlerine göre güdülense nasıl olur? | TED | ماذا يحدث عندما يكون التصميم البيولوجي منساقًا لحوافز السلع المنتَجة على نطاق واسع؟ |
| Bence belli duygusal ödüllerin basitçe maddi malların edinilmesine bağlanan bir toplumda yaşıyoruz. | TED | و لكننا نعيش في مجتمع قام ببساطة بربط اقتناء السلع المادية بجوائز معنوية معينة |
| malların değeri milyonlarca, Nahar ve Shamsher'ın canı cehenneme! | Open Subtitles | السلع تستحقّ ملايين لعنت وناهار وشامشير أيضا . . ملعون |
| Eğer babam daha ihtiyatlı bir adam olsaydı malların nerede ve nasıl paketlendiği ve yollandığına dair bilgi birikimini malları çalma işine girmek için kullanırdı. | Open Subtitles | أعرف بأن والدي كان رجل حسابات ربما كان يستخدم معرفته بأين وكيف تحزم تلك البضاعة وتنقل لإدخالها لمكان الاختطاف نفسه |
| Dikkatini ver şimdi, iyi malların nerede olduğunu biliyorum. İyi malların yerini ben de biliyorum. | Open Subtitles | الأن ، انتبهي الي أعرف أين هي البضاعة الجيدة |
| Parayı verir vermez, malların nerede olduğunu söyleyeceğim. | Open Subtitles | حالما أستلم النقود فسأخبرك بمكان البضاعة |
| Bu nedenle kendisi evlilikleri sırasında alınan tüm malların %50'sini almakta hak sahibidir. | Open Subtitles | لذا فمن حقها نصف كل الممتلكات المتراكمة أثناء مدة الزواج. اكراه؟ |
| - Bay Parnell, çalıntı malların izini bulduk. | Open Subtitles | سيد بارنيل, لقد وجدنا المسروقات المفقودة |