| İngiltere Başbakanı olan Margaret Thatcher bunun standart açıklamasını yapmıştı. | TED | حسناً، التفسير الاعتيادي لهذا لخصته رئيسة الوزراء البريطانية مارغريت ثاتشر |
| Margaret Sanders antropolojik gereksinimlere tepki vermekten başka bir şey yapmamış. | Open Subtitles | لم تفعل مارغريت ساندرز شيئاً أكثر من أنها استجابت للضرورة الإنسانية |
| Margaret ve Mona İşçi Bayramı tatilinde Block Adası'na gidiyor. | Open Subtitles | مارغريت ومونا ذاهبتنا في جزيرة بلوك من أجل عيد العمّال |
| Teşekkür etmek için Margaret'i arıyorum ama telefonu hep meşgul. | Open Subtitles | أنا أُحاولُ الوُصُول لمارجريت لشُكْرها وتليفونها ها مشغولَ طوال الصباح. |
| Nereye dönsem küçük bir Margaret olduğunu anlayan o kısmımı. | TED | الذي يعرف أن أمثال الآنسة مارجريت متواجدون في كل مكان. |
| O annemin. Margaret ödünç almak istemişti. | Open Subtitles | إنها تخصُّ أمي ومارجريت أرادت أن تستعيرها |
| Margaret ve ben... iki insaniz kimin elinden asik olmamak varki.. | Open Subtitles | أنا و مارغريت مجرد شخصان لم يكن يفترض أن يقعا بالحب |
| Biliyor musun, Margaret Thatcher belki de hayatında 12 yıl uyumuştur. | Open Subtitles | أتعرف، مارغريت تاتشر، نامت ما يقارب الـ 12 سنة في حياتها |
| Judith'in kız kardeşi Margaret'la konuşmaya çalışsak da ona ulaşamadık. | Open Subtitles | حاولنا الإتصال بشقيقة جوديث مارغريت لم نتمكن من الوصول لها |
| Şu anda Margaret ile görüşüyorum Janet. Sorun yoksa seninle sonra konuşmak isterim. | Open Subtitles | أعمل مقابلة مع مارغريت الآن، جانيت سأعملها معك لاحقا، إن كان يناسبك ؟ |
| Margaret de bir resepsiyonistti, neredeyse 20 yıldır. | TED | كانت الآنسة مارغريت أخصائية مكتب استقبال منذ ما يقرب 20 عامًا. |
| Çünkü Margaret'ın size bakabilme yetisi var. | TED | لأن السيدة مارغريت لديها القدرة بمجرد النظر إليك. |
| Margaret Thatcher'i tanıdığınıza sevindim. | TED | انا سعيد انكم تعرفتم علي مارغريت تاتشر. |
| Dünya'da Margaret Hamilton nefesini tuttu. | TED | وعلى الأرض كانت مارغريت هاميلتون تحبسُ أنفاسها. |
| Bu atılımdan sonra Margaret yazılımının astronotların da eşzamansız bir ortamda çalışmasına yardımcı olabileceğini fark etti. | TED | بعد هذا الابتكار المميز، أدركت مارغريت أن برمجيتها تستطيع مساعدة رواد الفضاء على العمل في بيئة غير متزامنة أيضاً. |
| Şimdi, Margaret Thatcher bunu bağımlılara büyük bir aşkı olduğu için yapmadı. | TED | إن مارغريت ثاتشر لم تقم بهذا البرنامج .. لانها تحب و تريد مساعدة المدمنين |
| Tamam ama Margaret'e bir iyilik yapıyorum gibi hissetmiyorum. | Open Subtitles | لا بأس. ولكن لدي الاحساس أنني لا اقدم لمارجريت اي معروف |
| Margaret'e içinde kimlik markasıyla bir vazo verdi. | Open Subtitles | خبأ القرص المعدنى الذى عليه بيانات الجندى فى زهريه و أعطاها لمارجريت |
| Margaret'in senin için büyük bir kayıp olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | انظر، أَعْرفُ مدي الضربة الخاسرة لمارجريت كَانتْ لَك. |
| Richard tahtı çaldı fakat Buckingham ve Leydi Margaret , onlar oğlumu öldürdü. | Open Subtitles | ريتشارد سرق العرش لكن أعتقد أن باكنغهام وسيدة مارجريت هما من قتلا ولدي |
| Ama yaralarımı saran çocuk Anjoulu Margaret'in karaya çıktığını ve Galler'e gittiğini söyledi. | Open Subtitles | و لكن الفتى الذي يضمد جروحي أخبرني أن مارجريت آنجو ذهبت الى ويلز |
| ve Huysuz Margaret, bir numaralı düşmanım. | Open Subtitles | ومارجريت المزاجية، عدوتي اللدودة |