| Ne bir sekreterle, ne bir polis memuruyla; hiç kimseyle. | Open Subtitles | لا أريدك أن تتحدث لاي أحد لا سكرتير أو ضابط |
| Şartlı tahliye memuruyla görüşmeyi teklif ettim ama hayır dedi. | Open Subtitles | ،عرضت عليه التحدث إلى ضابط إطلاق سراح مشروك لكنه رفض |
| Ben FBI'ın Karşı İstihbarat Bölümü'nün başıyım ve sekreterim bir KGB memuruyla evli. | Open Subtitles | انا مسؤول من المخابرات الأمريكية بمكافحة التجسس وسيكرتيرتي تزوجت من ضابط مخابرات روسي |
| Hastanedeki en yüksek rütbeli güvenlik memuruyla konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد التحدث مع ضابط الأمن المسئول بالمبنى |
| Kötü çocuk şartlı tahliye memuruyla son görüşmesine gitmemiş. | Open Subtitles | الفتى الشقي لم يحضر موعد لقائه مع ضابط تسريحه |
| 5'te şartlı tahliye memuruyla görüşmem var. | Open Subtitles | يجب علي أن أقابل ضابط إطلاق السراح المشروط في تمام الخامسة |
| Şartlı tahliye memuruyla görüşmezse hapse geri döner. | Open Subtitles | إذا لم يذهب إلى ضابط إطلاق السراح المشروط سيرجع إلى السجن |
| Bu polis memuruyla olan işin hemen halledilmesini istiyorum. | Open Subtitles | أنا أحب هذا الشيء حين تنهي أمر ضابط الشرطة بسرعة |
| Bilek monitörünün erken çıkarılması için şartlı tahliye memuruyla görüşecektik. | Open Subtitles | من المفترض ان اتحدث مع ضابط اطلاق سراحه بشأن ازالة الة المراقبة عن كاحله باكرا |
| O yüzden şu an yöneticin yanında bir polis memuruyla kapını çalıyor. | Open Subtitles | ولهذا يقوم المشرف يطرق الباب الآن برفقة ضابط شرطة |
| Benimle olmasa da Göçmenlik Büro'su memuruyla konuşabilirsiniz. | Open Subtitles | لا يجب عليك ذلك يمكنك التحدث مع ضابط الهجرة |
| Bu sabah şartlı tahliye memuruyla görüşmem gerekiyordu. | Open Subtitles | كان يفترض بي لقاء ضابط الأفراج المشروط هذا الصباح. |
| İşe aldığın o şartlı tahliye memuruyla konuşursun o zaman. | Open Subtitles | إذاً ستتولى أمر ضابط إطلاق السراح المشروط الذي وظفته؟ |
| Stokes'un tahliye memuruyla konuştuktan sonra ara, olur mu? | Open Subtitles | إتصل بى بعدما تتحدث إلى ضابط مراقبة ستوكس ، حسناً ؟ |
| Tahliye memuruyla son randevusuna gitmemiş, işe de uğramıyor. | Open Subtitles | لم يحضر إجتماعه مع ضابط مراقبته ولم يذهب إلى عمله |
| Tracy Taylor'ın şartlı tahliye memuruyla görüştüm. | Open Subtitles | تحدث إلى ضابط الإفراج المشروط تريسي تايلور. |
| Bir Batı Almanya istihbarat memuruyla ilişkisi vardı. | Open Subtitles | كانت على علاقة غرامية مع ضابط مخابرات من ألمانيا الغربية |
| Ben FBI'ın Karşı İstihbarat Bölümü'nün başıyım ve sekreterim bir KGB memuruyla evli. | Open Subtitles | انا مسؤول عن مكافحة التجسس في الاف بي آي وسيكرتيرتي تزوجت من ضابط من الاتحاد السوفييتي |
| Çok güzel bir CHP memuruyla ayrıldığını söyledi. | Open Subtitles | يقول إنه غادر مع ضابط كبير في حزب الشعب الجمهوري. |
| İki yıl boyunca göçmenlik memuruyla görüşmelisiniz. | Open Subtitles | ستلتقون بموظف الهجرة للسنتين المقبلتان |
| Şartlı tahliye memuruyla her hafta görüştüm. | Open Subtitles | أتصل بضابط إطلاق سراحي كل أسـبوع |