| Açıkçası, insanları bu işe sokan şey, insanların merakı ve bilimsel keşif sürecinin bir parçası olma istekleri. | TED | لذا من الواضح أن ذلك يغذي فضول الناس ورغبتهم في أن يصبحوا جزءًا من عملية الاكتشاف العلمي. |
| Neden? Sadece sağlıklı, cinsel bir merakı ifade ediyordum. | Open Subtitles | إنني لم أكن أفعل سوى التعبير عن فضول جنسى صحي |
| ilk defa moda merakı kedileri öldürmedi. | Open Subtitles | حتي هذا اليوم, فضول الموضة لم يقتل القطط حتي الآن |
| Ve ders verdiğim öğrencilere ve doktora sonrası araştırmacılara hep derim ki, kibirli olmayın, çünkü kibir merakı öldürür. | TED | ودائما ما أقول للطبية الذين أقوم بتدريسهم لا تكن متغطرساً ، فالتغطرس يقتل الفضول. |
| Bu tür şeylere inanılmaz bir merakı vardı. | TED | لذلك كان لديه ذلك الفضول الكبير ، و أنا كطفل رأيته |
| merakı tehlikeli ve doğal olmayan görüldü. | Open Subtitles | لقد تم تصنيف فضوله كنوع من الخطر و الشذوذ |
| Ama bir senesinde, doğal merakı aşırı kafa yorma ile harmanlandı ve: | Open Subtitles | لكن في أحد الأعوام اجتمع فضولها الطبيعي مع تفكيرها الزائد وكان الناتج |
| Senin için oldukça zorlu bir sınamaydı ve tahmin ediyorum ki, kasaba halkının merakı da sana yüklendi hep. | Open Subtitles | لقد مررت بمحنة عصيبة وأتصور أنّ فضول سكان البلدة هو عبئها الثقيل |
| -Şimdi herkes... -Konuklarımızla ilgili herkesin merakı var. | Open Subtitles | الآن جميعكم لديكم فضول حول ضيوفنا |
| Yapma ama gazetecilik merakı bir şeydir, ama bütün duvarlarına asmak başka bir şeydir. | Open Subtitles | بربك، الآن، فضول الصحافة شيء واحد... لكن ماكنة أوراق... مع جدران ذلك شيء آخر |
| Onu görme merakı belki. Evet, bu uygun düşer. | Open Subtitles | فضول لرؤيتها ربما هذا يمكن تفهمه |
| Costanzo'nun merakı daha baskın çıktı. | Open Subtitles | فضول كريستانسو حصل على أفضل منه. |
| Hooke'un doymak bilmez merakı kesinlikle her şeyi kapsıyordu. | Open Subtitles | كان فضول هوك النهم يشمل كل شيء |
| Ama daha da önemlisi, aşağılayıcı detaylar için merakı frenlemek--- Neredeydin? Onu nerede yaptın? | TED | ولكن الأهم هو الحد من الفضول نحو الألغام والتفاصيل البائسة أين كنت؟ أين فعلتها ؟ |
| Ama küçük entelektüel merakı tatmin etmekte de yanlış bir şey yok. | Open Subtitles | و مع ذلك لا عيب في إرضاء القليل من الفضول الذهني |
| Bu garip açıklaması enerji Arousa bir istek iletişim bana vücudumu aracılığıyla merakı bir deneyim Bir öpücük ile duygulanımlar, | Open Subtitles | انا اتتوق الى الاتصال عبر جسدى الفضول الى تجربة الاحاسيس خلال قبلة |
| Ve bunlar aynı zamanda merakı da ortaya koyuyorlar. | TED | وبعد ذلك أيضاً يعرضون الفضول. |
| Bir gün, Pandora'nın merakı arttı, ve kutuyu açtı. | TED | لكن في يوم ما ، تمكن الفضول من باندورا ، ودفعها إلى فتح الصندوق . |
| İkimizin de ormanlara merakı vardı ve ilk aydınlanma anım da gölümüzün kenarındaki tuvalette gerçekleşti. | TED | لدينا هو وأنا ذلك الفضول حول الغابات، وأول لحظات "الآها" بالنسبة إليّ كانت في المرحاض الخارجي بجانب بحيرتنا. |
| merakı onu saf, hatta çekici kılıyordu. | Open Subtitles | فضوله جعله يبْدو ضعيف، وجذاب حتى |
| merakı, sınırsızdı. ... | Open Subtitles | كان فضوله بلا حدود |