| O meyvelerin bir kısmını artık orangutan projesine satabiliyorlar. | TED | ويستطيعوا الآن أن يبيعوا جزء من هذه الفاكهة لمشروع القردة. |
| meyvelerin tadına baktığım ve sularının çenemden akmasına izin verdiğim bir vakit olacak. | Open Subtitles | حان وقت تذوق الفاكهة وتركها تتقطر على ذقني. |
| Sadece tenekeyi meyvelerin üzerinden almanı istedim. | Open Subtitles | طلبت منك فقط أن تُبعد علبة الزّيت من على الفاكهة |
| Tüm düşündüğün meyvelerin ve kendini okşamak. | Open Subtitles | كل ما يهمك هو الفواكه و لمس نفسك , اذا , اللعنه عليك |
| Yediğimiz meyvelerin tarifsiz aromaları ve tatları... | Open Subtitles | الرائحة التي لا توصف ، و حلاوة الفواكه التي استطعمناها |
| Daha fazla meyve yemesi gerekiyor. Sen ve şu meyvelerin. Bugünkü öğle yemeğimiz de o zaten. | Open Subtitles | انت و فاكهتك, انه غداءنا اليوم أهذا كل شئ ؟ |
| meyvelerin tohumları bokla çıkar! | Open Subtitles | الفاكهه لديها بذور يمكنك اخراجها في البراز |
| Elmanın kokusunu, şuradaki taze meyvelerin kokusunu ve hatta limon kokusunu alabiliyorum. | Open Subtitles | أنا أشم الفاكهة الطازجة الموجودة هنا و الليمون |
| Tanrım, sürekli yüklü olunca meyvelerin ne kadar güzel tatları olduklarını unutuyorsun. | Open Subtitles | رباه , لقد نسيت كم أن الفاكهة لذيذة عند تناولها هكذا |
| Yalnızca çiçeklerin değil. meyvelerin, sebzelerin, hepsinin arılara ihtiyacı var. | Open Subtitles | ليس الأزهار فقط، الفاكهة والخضراوات كلهم بحاجة للنحل |
| Kafasının tepesinde, meyvelerin nasıl çabuk çürüdüğünü hatırlatan bir saat kulesinin olmasını istemediğini söylemişti. | Open Subtitles | وقال انه لا يريد ساعة تدق على رأسه ، تذكير له كيف تعفن الفاكهة بسرعة |
| Hiç su bulamadım, ama bu meyvelerin suyu, susuzluğunu dindirecektir. | Open Subtitles | لم أستطع أن أجد أي مياه ولكن الرطوبة في لباب الفاكهة هذه سوف يجعلكِ تصمدين |
| Sanaga, yabani duren gibi meyvelerin bulunduğu yerleri... ... kolayca bulur. | Open Subtitles | يعرف أفضل أماكن تواجد الفاكهة مثل القرد البري |
| Bu işe bulaşmak istemiyorum. Ayrıca, şu meyvelerin haline bak. | Open Subtitles | لا أريد أي علاقة في هذا الأمر , بالأظافة , أنظر إلى هذه الفاكهة |
| Hayır, sadece bu çürük meyvelerin hiçbirini istemem diyordum. | Open Subtitles | لا , أنا فقط قلت بأني لا أريد أي من هذه الفاكهة المتعفنة |
| Papağanlar hangi ağaçların meyve verdiğini ve meyvelerin olgunlaşma zamanını iyi bilir. | Open Subtitles | الببغاوات يعرفون اي الأشجار التي تنتج البذور و متى تصبح الفواكه ناضجة لاخذها. |
| Doğamızın iyi nitelikleri, tıpkı meyvelerin çiçekleri gibi korunabilir. | Open Subtitles | أروع مافي طبيعتنا.. كتفتح الفواكه .. يمكن حفظها |
| Halbuki ben tüm meyvelerin sıcaktan faydalandığını düşünüyorum. | Open Subtitles | و في وجهة نظري ان الفواكه كلها تنمو بشكل أفضل بالمناخ الدافئ |
| Bahçeye götürüp, en tatlı meyvelerin nerede yetiştiğini göstermemi istedi. | Open Subtitles | سألني إذ ربما آخذها للحقول اليوم لأريها أين تنمو ألذ الفواكه |
| Dalları kocaman meyvelerin ağırlığıyla yere değiyordu. | Open Subtitles | التي كانت فروعها تحتوي على الفواكه الناضجة |
| Bu ağacın titremesine ve sallanıp tüm meyvelerin düşmesine neden olur. | Open Subtitles | مسببة ارتجاج الشجرة ونزول الفواكه نحو الأسفل |
| Senin meyvelerin nerede? | Open Subtitles | اين فاكهتك ؟ |
| Dan, meyvelerin üstünde gibi görünüyor ve kuruyemiş diyetinde gibi. | Open Subtitles | يبدو و كأنه دان على الفاكهه و بندق حمية |