| Korkarım... bu dünyada hiç mutlu olmayacak. | Open Subtitles | أخشى من أنّها لن تكون سعيدة على هذه الأرض |
| Priya SAMEER'le evlenecek ve SAMEER yalnız hala Priya evlendikten sonra mutlu olmayacak ben bunu anlamıyorum ama Sameer hayır,evliliğimizin fedakarlık üstüne olsun istemiyorum | Open Subtitles | "بريا " ستتزوج " سمير " و " سمير " وحده عمتي " بريا " لن تكون سعيدة بهذا الزواج -وأنا أفهم ذلك جيدا |
| Birinin genel arayacak. Onlar emin mutlu olmayacak. | Open Subtitles | فليستدع أحد الجنرال لن يكون سعيداً بالتأكيد |
| Babanız beş dakikaya kadar evde olacak, ve hiç mutlu olmayacak. | Open Subtitles | والدكم سيعود بعد خمس دقائق وهو لن يكون سعيداً |
| Annesinin ona yazdığı notu okuyunca pek mutlu olmayacak. | Open Subtitles | ربما ينبغي لنا أن نجد لها. انها ليست ستعمل يكون سعيدا جدا عندما تقرأ هذه المذكرة أمها كتب لها. |
| Yakınında benim bildiklerimi öğrenirlerse hiç de mutlu olmayacak insanlar var. | Open Subtitles | هناك أشخاص مقرّبون لك لن يكونوا سعداء إذا عرفوا ما أعرفه |
| Meksika'daki pisliği temizlemek için kullanıldıklarını öğrendiğinde, mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون سعيدًا إنّهم يُستخدمون "للتخلُّص من فوضى "المكسيك |
| Oynamayacağını duyunca mutlu olmayacak. | Open Subtitles | على كل حال, عندما نقول أنه لن يكون مسروراً, عندما لن يلعب, |
| Ama şirket neden bir uçakta olmadığımı öğrenince pek mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لكن المؤسسة لن تكون سعيدة و لهذا السبب أنا لست في طائرة حتى الآن. |
| Bu korkunç kadın, ilişkimizi yok edene ve seni geri alana kadar mutlu olmayacak. | Open Subtitles | تلك المرأة الفظيعة لن تكون سعيدة حتّى تدمّر علاقتنا وتستعيدكَ. |
| Ne verirsek verelim o kadın hiç mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لا يهم ما أعطيناها تلك المرأة لن تكون سعيدة أبدا |
| Kimse hiçbir zaman mutlu olmayacak biriyle yaşamak istemez. | Open Subtitles | لا أحد يُريد ان يعيش مع شخصاً لن يكون سعيداً يوماً |
| "The Met's" pek mutlu olmayacak. | Open Subtitles | المايت لن يكون سعيداً تماماً |
| -Hiç mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون سعيداً بهذا |
| Duyguları değişecek çünkü değişmek zorunda, fakat mutlu olmayacak. | Open Subtitles | سيغير اسلوبه لأنه مضطر لهذا لكنه لن يكون سعيدا بهذا الخصوص |
| Bunu gördüğünde pek mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لكنه لن يكون سعيدا ً لرؤية هذا |
| O yaşamın içinde mutlu olmayacak... | Open Subtitles | وقال اللفتنانت مارينا هذا لن يكون سعيدا في الحياة... |
| Belki de ben, mutlu olmayacak insanlardanımdır. | Open Subtitles | اتعلمين ربما فقط أنا من الأشخاص لايمكن أن يكونوا سعداء |
| Kasabadakiler gibi buraya nasıl geldiklerini bilmeyen ve muhtemelen asla mutlu olmayacak insanlar gibi değil. | Open Subtitles | الذين لا يعرفون كيف وصلوا إليها ويحتمل أنهم لن يكونوا سعداء أبدًا. |
| Adamı ve özellikle de uygulamasını yayında ezip geçtiğinde Pruit mutlu olmayacak. | Open Subtitles | حسنا، حين تقومين بتشريح هذا الرجل وخصوصًا برنامجه، (برويت) لن يكون سعيدًا. |
| başaramadığımızı duyunca hiç de mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لأنه لن يكون مسروراً عند معرفته بفشلنا |
| Annen benden mutlu olmayacak. | Open Subtitles | أمكِ لن تكون مسرورة مني. |
| - Tayfa hiç mutlu olmayacak. | Open Subtitles | لن يسعد الطاقم بهذا. |