| Altın da elmas da istemem. Ben namuslu bi kızım. | Open Subtitles | أنا لا أريد ذهبا و لا الماس أنا فتاة شريفة ، نعم أنا كذلك |
| Sahtekar olduğunuz halde sahte bir tutum takınarak kendinizi, Kendinizi ve tüm o kahrolası ailenizi namuslu gösterdiğinizi biliyorum. | Open Subtitles | و الطريقة الغير شريفة التى تتصرف بها أنت و عائلتك |
| Hazretleri, eğer bunu kabul edecek olursam... namuslu ve karlı bir mesleğe veda etmem gerekir. | Open Subtitles | نيافتك، أنا سأكون ودود جداً لأخذ هذا وأن أتخلى عن إحتلال شريف ومربح |
| Yardım çağırısı duyup geldiğimde, karının üzerine çok geliyordu o yüzden de her namuslu kadının yapacağı gibi, onu vurdu. | Open Subtitles | وعندما أسرعت هنا للمساعدة أصبح شريرا للغاية لذا أطلقت عليه النار مثلها مثل أى امرأة محترمة |
| Şahsen ben namuslu olmaya hazırım. | Open Subtitles | شخصياً أنا مستعد لأن أكون مستقيماً |
| Çok tatlı, yakışıklı fakat çok namuslu biri. | Open Subtitles | إنه حقاً رائع، ووسيم جداً، ولكنه مُصتَنع الحياء. |
| Endişeleri yok, en namuslu, kendini beğenmiş mankafalar. | Open Subtitles | فهُم بدون شك أكثر مجموعة شريفة معتدة بنفسها من المغفلين |
| Bizim ahlaklı, namuslu bir şirket olduğumuzu ve Pawnee'nin bize sahip olmasından dolayı gurur duyduğunu söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | اريدكي ان تقولي بأننا شركة اخلاقية شريفة وبأنكي فخورة بوجودنا في بوني |
| Nasıl oldu da namuslu bir hizmetçi İspanya İmparatorluğu'na çalışmaya başladı? | Open Subtitles | كيف انتهى المطاف بخادمة شريفة في العمل في إمبراطورية إسبانية؟ |
| Bu topluluğun namuslu bir üyesinin tanıklığının suçlama için yeterli olmaz mı? | Open Subtitles | ذلك أنّ شهادة شاهد عيان من عضو شريف من هذا المجتمع لن تكون كافية لتوجيه الاتّهام إليهم؟ |
| Bay Egan'ın geçmiş sabıkalarına rağmen onun son zamanlardaki davranışları onun bir iş adamı olarak toplumun namuslu bireylerinden birisi hâline geldiğini göstermiştir. | Open Subtitles | بالرغم من السجل السابق للسيد إيجان سلوكه الحالى يُظهر أنه قد أصبح الآن عضو شريف فى المُجتمع لكونه صاحب عمل |
| Bu kadar namuslu olup, o kızıl saçlı dedektifle evlenip, durulacaksın. | Open Subtitles | لقد أصبحت هذا الشخص الجيد مواطن شريف الذي كل ما يرغب به هو الزواج من تلك المحققة الصهباء |
| - Bak, Fio sen namuslu bir kadınsın. | Open Subtitles | استمع لي، قوة المراقبة الدولية. أنت امرأة محترمة. |
| sahsen ben namuslu olmaya hazirim. | Open Subtitles | شخصياً أنا مستعد لأن أكون مستقيماً |
| Bana namuslu bir bayan almıyor musun anne? | Open Subtitles | أنتِ لا توبخيني لتصنع الحياء أمي؟ |
| Dogville sakinleri iyi niyetli,namuslu ve bulundukları yeri seven insanlardır." | Open Subtitles | سكان دوجفيل أناس طيبون شرفاء يحبون بلدتهم |
| Bu çok fazla. namuslu insanlar burada çalışmalı ama başka bir yerde yaşamalı. | Open Subtitles | أتعلم, الناس المحترمة سيكون عليها العمل هنا والعيش في مكان آخر |
| Babanı namuslu bir erkek yapmama bir gün kaldı. | Open Subtitles | مجرد يوم واحد قبل أن أكون مستقيمة مع والدك |
| Benim annem çok namuslu bir kadındı. | Open Subtitles | أمّي كانت إمرأة عفيفه |
| Onun harika bir kız arkadaşı olduğu ve seninkinin fazla namuslu olduğu için mi? | Open Subtitles | لأنه لديه صديقة رائعة و صديقتكَ متحشّمة ؟ |
| namuslu insanları aramaya hiç lüzum yok, burda hırsızlık kimin adetidir hepimiz biliyoruz. | Open Subtitles | لا داعي للتوقف وتفتيش الناس الشرفاء كلنا يعلم من الذي يحب السرقة هنا |
| Gilliam'ın bir şey söylememiş olması, çok namuslu olduğu içindir. | Open Subtitles | أنت مع ديف ألكبير جيليم هو ألسبب لأن لدية نزاهه أكثر من ألازم |
| O kadar da namuslu olma. | Open Subtitles | لا تكوني محتشمه تماماً |
| Hakikatten namuslu bir adama benziyorsun, Charlie. | Open Subtitles | انت تبدو مثل رجل محترم صادق شارلي |
| Oraya gidip gelinimi alacağım ve onu namuslu bir kadın olarak getireceğim. | Open Subtitles | سأتوجّه إلى هناك لإنقاذ عروسى وأجعل منها امرأة محتشمة |