| İslamabad ofisine göre, o saatte yalnızca tek bir uçak havalanmış. | Open Subtitles | حسب فرعنا في إسلام اباد, رحلة واحدة أقلعت في تلك الساعة. | 
| Onun uyku düzenini inceleyenler o saatte onun derin uykuda olacağını önerdiler. Yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | بحث نمط نومه قرر أن نومه عميق في تلك الساعة ماذا كان يفترض بي أن أفعل | 
| Resepsiyona Cecil Arthur ismiyle imza atmış, o saatte katı ziyaret etmiş. | Open Subtitles | تسجيل الدخول في الاستقبال لديه سيسيل آرثر زيارة الأرض في ذلك الوقت. | 
| Ama kimse o saatte, orada... telefonla konuşan birini görmemiş. | Open Subtitles | .. و لكن لا أحد يتذكر رجل أستخدم الهاتف في ذلك الوقت | 
| Beni o saatte ne kadar çok kişinin aradığını biliyor musun? | Open Subtitles | 33 ليلة أمس هل تعرفين كم شخص يرافقني بذلك الوقت ؟ | 
| Komşuları o saatte evde olduğunu söylüyor. Sözlü olarak tartışmışlar. | Open Subtitles | الجيران وضعوها بالمنزل بذلك الوقت وحدثت مشادة كلامية. | 
| Tam o saatte oradayım. Davet için teşekkür ederim. | Open Subtitles | والأحزمه مشدوده شكراً لك للدعوه | 
| Yine, dürüst olursak, o saatte oralarda dolaşması tam bir salaklık. | Open Subtitles | مع ذلك، لنعترف، كان فعلاً أحمقاً أن يكون هناك في ذلك الوقت المتأخّر | 
| Ama bence o saatte herhangi birini bekliyordu. | Open Subtitles | ولكن في تلك الساعة أعتقد انه ينتظر أحدا. | 
| O kadar meşhur değiliz, yoksa zaten o saatte söylemezdik. | Open Subtitles | نحن لسنا لامعين أو يمكن أن نقوم بالغناء في تلك الساعة. | 
| o saatte sokağın ortasında geceliği ile dolaşarak bir çocuğu arıyordu. | Open Subtitles | في تلك الساعة بالطريق ماشياً بملابس النوم | 
| o saatte harika insanlar görebilirsin. | Open Subtitles | تشاهدين في تلك الساعة أشخاصا مدهشين | 
| Başkan Yardımcısı Ford o saatte ofisinde yemin edip, Başkan olacak. | Open Subtitles | (نائب الرئيس (فورد "سيؤدي اليمين كـ "رئيس في تلك الساعة في هذا المكتب | 
| Biz de tam o saatte tam orada olacağız. | Open Subtitles | هذا هو المكان الذي ينبغى أن نكون به في ذلك الوقت المحدد. | 
| Genel müdür o saatte telekonferansta olduğuna göre geriye tek kişi kalıyor. | Open Subtitles | نعرف بأنها كانت في مؤتمر عن بعد في ذلك الوقت وهذا يترك الشخص الآخر الثاني | 
| Yine, dürüst olursak, o saatte oralarda dolaşması tam bir salaklık. | Open Subtitles | مع ذلك، لنعترف، كان فعلاً أحمقاً أن يكون هناك في ذلك الوقت المتأخّر | 
| Ama bu görüntü gerçek olmasa bile o saatte lobi turist kaynıyor olmalıydı. | Open Subtitles | حسناً، حتى لو كانت هذه ليست لقطات حقيقية الردهة كانت لتكون مزدحمة بالسياح بذلك الوقت. | 
| Ve ikinci olarak istesem bile o saatte ona mail gönderemem çünkü İngilizce sınıfında yardımcı asistanlık yapıyordum. | Open Subtitles | ، وثانياً لم أكُن لأتمكن من إرسال رسالة له بذلك الوقت حتى لو أردت فعل ذلك كُنت ألقي مُحاضرة كأستاذ مُساعد | 
| Tam o saatte oradayım. Davet için teşekkür ederim. | Open Subtitles | والأحزمه مشدوده شكراً لك للدعوه |