| Tüm kaslar gibi kalbin de Oksijene ihtiyacı var ve bir kalp krizi esnasında kalbimiz yeterince oksijen alamaz. | TED | يحتاج القلب إلى الأوكسجين مثل كل العضلات، وخلال النوبة القلبية، لا يمكنه الحصول عليه بشكل كافي. |
| Oksijeni bağlayamadığınız için de onu tüketmezsiniz. Bu sayede Oksijene olan ihtiyacınız azalabilir. | TED | ولأنه لا يمكنك استيعاب الأوكسجين فلربما لن تستهلكه، وبهذا فلربما تقلل من طلبك للأوكسجين. |
| Güneş ışığını ve karbondioksidi şu an ciğerlerinizi dolduran Oksijene dönüştürüyorlar. | TED | إنها تحول ضوء الشمس وثاني أوكسيد الكربون إلى الأكسجين الذي يملأ رئاتكم حاليًا. |
| Evet Dünyamızın atmosferi hacimsel olarak yüzde 20 Oksijene sahip. | TED | حسنا، كما تعلمون، على أرضنا يوجد الأكسجين في الغلاف الجوي بنسبة 20 في المئة من الحجم |
| Sadece ışığa geçirgen değil, aynı zamanda Oksijene de geçirgen. | TED | انها ليست فقط شفافه لعبور الضوء و لكنها نافذه أيضا للأكسجين. |
| Kapı açıldığında Oksijene ihtiyacımız olacak, bu kadar. | Open Subtitles | سنحتاج أكسجين بينما تفتح هذة الأبواب . بسرعة |
| Oksijene ihtiyacım var. Haydi. Üç deyince. | Open Subtitles | أحتاج إلى الأوكسجين , هيا عند ثلاثة , 1 , 2, 3 |
| Hala nefes almakta zorlanıyor. Oksijene bağladık. | Open Subtitles | حسناً، ما زالَ يُعاني في تَنفُسِهِ لذلكَ وضعناهُ على الأوكسجين |
| İkinizin de Oksijene ihtiyacı vardı. Adrenalinle dayanıyordunuz. | Open Subtitles | أنت كُنْتَ كلا الأوكسجين جوّعَ، جَري على الأدرينالينِ. |
| Vampirlerin Oksijene ihtiyacı yoktur. | Open Subtitles | مصاصي الدماء لا يحتاجون إلى الأوكسجين .. إنه يجري مباشره في دمائهم |
| Kan akışı sadece kalp, akciğer ve beyin gibi kanda ve kaslarda korunan Oksijene ihtiyaç duyan en gerekli organlara yönlendiriliyor. | TED | ويُعاد توجيه تدفق الدم نحو الأعضاء الأساسية فقط مثل القلب والرئتين والدماغ، والتي تعتمد على الأكسجين المحفوظ والمخزون في الدم والعضلات. |
| Kokain bir uyarıcıdır ve artan kalp atış hızı gibi birçok etkisi vücudun daha fazla Oksijene ihtiyaç duymasına neden olur. | TED | الكوكايين منشط، وكثير من آثاره، مثل زيادة معدل ضربات القلب، يتسبب في حاجة الجسم إلى المزيد من الأكسجين. |
| Tüm popülasyonlardaki yaşlılar risk altındadır, özellikle Oksijene ulaşamayanlar. | TED | يعد كبار السن من جميع السكان في خطر، لكن على وجه الخصوص هؤلاء الذي لا يمكنهم الحصول على الأكسجين. |
| Vücudundaki hücreler Oksijene ihtiyaç duymaya başlayınca bunun için adeta çığlık atacaklar. | Open Subtitles | قريباً خلاياً جسدك تبدأ بالإحتياج للأوكسجين بعدها سيصرخون من أجل الأوكسجين |
| Pyrodictium atmosferimizi Oksijene boğan eski organizmalardan biri değil mi? | Open Subtitles | التأثير الحراري هي أحد المكونات القديمة ذلك أول أشباع للأوكسجين لغلافنا الجوي ، أليس كذلك؟ |
| Dyna Taşları Oksijene maruz kaldığında büyük bir patlamaya neden olur. | Open Subtitles | صخور الداينا تسبب إنفجاراَ هائلاَ .عندمــا تتعرض للأكسجين |
| Werner Herzog, Alman film yapımcısı dedi ki, "Oksijene ihtiyacımız olduğu gibi film yapmaya ihtiyacım var." | TED | وارنر هيرزوك, المخرج السينمائي الألماني يقول: "أحتاج لصنع الأفلام كما تحتاج أنت للأكسجين" |
| Karbondioksitle tepkimeye girer ve onu Oksijene dönüştürürdü. | Open Subtitles | و هذا سيتفاعل مع ثاني أكسيد الكربون ويحوله إلى أكسجين |
| Oksijene ne olduğunu öğrendik. Oksijen yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | نحن نعرف ما حدث للاكسجين لا يوجد شيىء هنا لصنعه |
| Hemen Oksijene ihtiyacı var. | Open Subtitles | يحتاج للاوكسجين بسرعه |
| Temelde, anestezi yapmak için olabildiğince saf Oksijene ihtiyacınız var çünkü nihayetinde oksijeni gaz ile seyreltmeniz gerekecek. | TED | في الأساس، لتوفير التخدير، تحتاج إلى أوكسجين نقي قدر الامكان، لأنك سوف تذيبه بشكل أساسي مع الغاز. |
| Camı kırdıklarında, alevler tam olması gerektiği gibi Oksijene karışmış. | Open Subtitles | عندما كسروا النافذة، ذهبت النار الي الاكسجين كما ينبغي لها. |