| Çünkü kendilerini öldürmeden önce kendilerini oldukları gibi kabul etmek zorundaydılar. | TED | لأنهم شعروا بأنهم اضطروا إلى تأكيد أنفسهم قبل أن يقتلوا أنفسهم |
| Yumuşak oldukları doğru ama kadın olduğum için. | Open Subtitles | من الواضح أنّهم يتساهلون معى لِأنى امرأة |
| Kimse annemin rahmine büyü yapmadı, annemler birinci dereceden kuzen oldukları için de olmadı, öyleler ama... | TED | لم يضع أحدهم تعويذة على رحم أمي، لم أصب به لأن والديَّ كانا أبناء عمومة، رغم أنهما كذلك بالفعل. |
| Dediğine göre başarılı kadınları bir araya getiren tek şey, ortak sahip oldukları tek şey, iyi akıl hocalarına sahip olmak. | TED | حيث قالت إن الشيء الوحيد الذي جمع النساء الناجحات معاً، الشيء الوحيد المشترك بينهن، هو حقيقة أنه كان لهن مرشدون جيدون. |
| İlk başta dayanak noktası olarak onları rahat oldukları zaman inceledik. | TED | الحالة الاولى نظرنا إليهم في الحالة الاعتادية عندما كانوا في راحة |
| Hangileri olduğunu söyleyemem ama ne kadar harika oldukları tüyler ürpertici. | Open Subtitles | لن اقول ايهما لكنه يبعث على القلق كيف أنهما في الأعلى |
| - En korkuncu nasıl organize oldukları. Neredeyse askeri düzende. | Open Subtitles | الشيء الأكثر إخافة هو كم كَانوا منظمين ، تقريباً جيش |
| Mitoloji ve efsaneler zamanında antik tanrıların güzel ve acımasız oldukları insanoğluna acı çektirmekten zevk aldıkları bir zamanda. | Open Subtitles | زمن الأساطير والخرافات عندما كانت الالهة القديمة قاسية وتافهة و أصابوا البشرية بالعناء |
| Sana yanlış davrandıklarını biliyorum ama bunların düşman oldukları demek değildir... | Open Subtitles | اعرف بأنهم اخطئو معك مرة لكن هذا لا يعني بأنهم أعدائك |
| Her neyse benim gördüğüm ise sahip oldukları kabiliyetleri kaybettikleri. | Open Subtitles | على اية حال، من رأيي أعتقد بأنهم فقدوا موهبتهم بالكامل. |
| Çoğu erkek taşaklarını tıraş ediyor. Bu gey oldukları anlamına gelmiyor ki. | Open Subtitles | كثيرٌ من الرجال يقومون بحلق شعر عانتهم هذا لا يعني بأنهم لوط |
| Tek bilinen inanılmaz derecede gelişmiş teknolojilerinin olduğu ve Atlantis'in müttefiki oldukları söylentisi. | Open Subtitles | باستثناء أنّهم يمتلكون تكنولوجيا متقدّمة جداً ويُشاع بأنهم حلفاء أتلانتيس |
| Aklımıza gelen en mantıklı açıklama belli birinin kafasını arıyor oldukları ama nerede olduğunu bilmiyorlar. | Open Subtitles | أقرب ما يمكننا التفكير به، أنّهم يبحثون عن رأس بعينها، لكنهم لا يعرفون أين هي. |
| Çok şeker oldukları için bir süreliğine aklımı çeldiler. | Open Subtitles | خطر ببالي لوهلة، لأنهما كانا لطيفان جداً |
| - Cinsel olarak ilişkide oldukları yazıldı. - Bunu doğrulayamadık. | Open Subtitles | ذُكر في التقرير بأنهما كانا على علاقة جنسية لم نستطع إثبات ذلك |
| O psikopatların ait oldukları yere yani kafeslerine kapatıldıklarından emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا هنا كي أحرص أن هؤلاء المجانين يعودون إلى أقفاصهم حيث ينتمون |
| Ve onlarla konuştuğunuzda, öğretme konusunda son derece liyakatli oldukları fark ediliyordu. | TED | وعندما تتحدث إليهم، تدرك أنهم كانوا مؤهلين بشكل ممتاز لتعليم الصفوف المتوسطة. |
| Ama onların beyaz oldukları için geri zekalı olduklarını düşünüyorsun? | Open Subtitles | مضره. لكنك تعتقدين أنهما أحمقان فقط لأنهما شخصان أبيضان كبيران؟ |
| Bu su molekülleri bu bardağa önceden oldukları haline aynen döndürülebilirler mi? | Open Subtitles | هل يُمْكِنُ أَنْ لنفس جزيئاتِ الماءِ أن تعود إلى الكوب كما كَانوا من قبل ، ليس أكثر أو أقل في نفس الترتيبِ بالضبط ؟ |
| Mitoloji ve efsaneler zamanında antik tanrıların güzel ve acımasız oldukları insanoğluna acı çektirmekten zevk aldıkları bir zamanda. | Open Subtitles | في وقت الخرافة و الأسطورة عندما كانت الآلهة القديمة تافهة وقاسية و أصابوا البشرية بالعناء |
| Ama eğer mucizeyi biliyor olmaları buna neden oldukları anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | لكـن لو كانو يعرفـون بالمعجزة ألا يعنـي ذلك أنهـم هم من فعلوهـا |
| Uzun bir süre boyunca cycloplar ve sentorlar gibi hayal ürünü oldukları varsayıldı. | TED | افتُرض ولفترة طويلة أنهن شخصيات خيالية، مثل أسطورتي العملاق والقنطور. |
| 37 toplumu kapsayan bir çalışmaya göre, dünyanın değişik yerlerinde insanlar, aşık oldukları insanla evlenmek istiyorlar. | TED | الناس حول العالم، في دراسة ل 37 مجتمع، يرغبون في أن يكونوا في حب من يتزوجون. |
| Evet, boyunsuz oldukları için boğazlarını da sıkamıyorsun, değil mi hayatım? | Open Subtitles | لأنك لن تستطيع ان تلوى رقبتهم بما أن ليس لديهم رقاب |
| İki pilotumuz 11 saattir kokpitte oldukları için neredeyse ölüyorlardı ama benim canıma okumak istiyor. | Open Subtitles | يوجد طائرين على وشك الموت بسبب وجودهم بقمرة القيادة لمدة 11 ساعة مُتواصلة وهو يُود التنفيس عن غضبه علي أنا |
| Güçsüz oldukları için bir öndere veyahut hayale bel bağlıyorlar. | Open Subtitles | هُم ضعفاء. لذلك هُم يرغبون بقائد أو شخص يعتمدون عليه. |
| Dünyadaki milyonlarca kız temel haklarından mahrum bırakılıyor, sadece kadın oldukları için. | TED | ملايين الفتيات ترفض ابسط حقوقهم بسبب كونهم إناث |