| Babasını hiç tanıyamamıştı, çünkü babası annesi ona hamile iken çekip gitmişti. | TED | لم يتعرف على والده ابدًا لأنه تركهم عندما كانت والدته حاملاً به | 
| Savaşın içerisindeki şartların bir kurbanıydı, zamanın acımasız şartları ona hücum etmişti. | TED | ضحية ظروف حبسته في الحرب، اصطدمت به بكل قسوة ظروف الزمن القاسية. | 
| Başa geçtiği gün sadece bir şey yapması için ona meydan okundu. | TED | وفي اليوم الذي تقلدت به المنصب تم تحديها: في القيام بشيء واحد. | 
| - ona gerçekten kızgınsın. - Yerimde olsan sen ne yapardın? | Open Subtitles | أنت غاضب منه حقاً ألن تكونى أنتِ لو كنتِ مكانى ؟ | 
| Her biri ona genç yetenekler olarak geldi ve yıllarca onunla birlikte çalıştılar. | TED | كل واحد منهم قد أتى إليها موهوبين شبابا، وعملوا معها على مدى سنين. | 
| S-H yayi klavyenin, diyebiliriz ki, zarar gormus... ...bir parcasinin ortasindadir. ve bitisiginde baska notalar yoktur, hicbir sey ona yakin degildir. | TED | تمدد الكبريتيد موجود في وسط جزء من لوحة المفاتيح والتي، لنقل، تم تخريبها، وليس هناك أي نوتات قريبة، لا شيء قريب منها. | 
| ona dün gece oltamıza vuran kocaman şeyi anlatıyordum da. | Open Subtitles | كنت أخبره عن السمكة الكبيرة التي أمسكنا بها ليلة البارحة | 
| Geminin doktoru ona bir göz atana kadar onu bağlayalım. | Open Subtitles | أنا يجب أن أربط هذا حتى يعتني طبيب السفينة به. | 
| Yine de ona karşı yakınlık duymadan edemezdiniz, çok yakışıklı biriydi. | Open Subtitles | لا يمكنك التوقف عن الإعجاب به لقد كان حسن المظهر للغاية | 
| Hayır, bunun tek sebebi Efendisinin ona şüphe duyup kendi ölümünü aramasıydı. | Open Subtitles | لا، لم يكن ذلك إلا لأن حضرته شك به ورأى فيه موته | 
| Gördün mü? O bana, ben ona, birbirimizi süreriz. Hoşçakal. | Open Subtitles | ستدلكني به، وأنا سأدلكّها به وسندلّك أحدنا الآخر، إلى اللقاء | 
| ona ne çeşit bi emir verdin bilmiyorum ama, çok canice gibi duruyor. | Open Subtitles | لا أعرف ما الذي أمرته بأن يقوم به لكن يبدو أنه عمل فظيع | 
| "Çünkü orası güvenliydi ve kuşlar ona asla kötülük etmezdi..." | Open Subtitles | ولأن العصافير موثوقة الجانب وكان يعلم أنها لن تغدر به | 
| Evlen onunla. Hala ona karşı bazı iyi duygular besliyor olmalısın. | Open Subtitles | تزوجي به, لا بد أنك ما تزالين تملكين بعض المشاعر تجاهه | 
| Ama hiç birimiz ona Galile'li Simon kadar yakın değildi. | Open Subtitles | لكن لااحد كان قريبا منه كما كان صديقنا سمعان الجليلي | 
| ona "Bu ay aç kaldım. Elimdeki haberlerden birini olsun kullan lütfen." dedim. | Open Subtitles | ولذلك قررت أن التهم هذا الوضيع وطلبت منه أن ينشر لي هذا الموضوع | 
| Annen, senin evinde kaldığında ona ne kadar iyi davrandığını anlattı. | Open Subtitles | قالت لي أمك كم كنتِ طيبة معها عندما بقيت في بيتك | 
| İşime asla karışmayın. ona gören bir çocuk gibi davranıyorum çünkü görmesini istiyorum. | Open Subtitles | لا تتدخل بأي طريقة، أنا أعاملها كفتاة مبصرة لأني أطلب منها أن ترى | 
| Evet birazdan Stenberg'i arayıp ona, yanımda bir bayan olacağını söyleyeceğim. | Open Subtitles | أجل ، سأتصل فقط بستيمبرج و أخبره أنه سيكون معي سيدة | 
| Her ne yaptıysa veya ona ne yapıldıysa şimdi onlardan uzakta. | Open Subtitles | مهما حصل لها فهي بعيده عنه الان ومن المحتمل انها افضل | 
| Şimdi böyle söylüyorsun ama sabah kalktığında ona geri döneceksin. | Open Subtitles | انت تقول لا الآن ولكنك سوف تعود اليها في الصباح | 
| McCall, Hastings'in motorunu ona geri verdiğinde ön tarafı ezikmiş. | Open Subtitles | ماكول يقول انه أعاد دراجة هاستينغس اليه والنهاية الامامية محطمة | 
| Oraya git ve ona karşı duyduğun gerçek hislerini söyle. | Open Subtitles | تذهب الى هناك وكنت أقول لها كيف تشعر حقا عنها. | 
| Kutunun içerdiği bazı materyaller muhtemelen çözülme esnasında ona yapışmış olabilir. | Open Subtitles | حسناً, لربما بعض مواد التعبأة قد إلتصقت بهِ أثناء عملية التحلل | 
| Veterineri çağırmalıydım... ama ona o kadar çok borcumuz var ki. | Open Subtitles | كان يُستحسن بيّ أستدعاء الطبيـّب البيطريّ لكننا مَدينون لهُ بالكثير. | 
| Martino, ona söyle her durumda onu görmekten mutlu olacağım. | Open Subtitles | مارتينو اخبره بذلك انا ساكون سعيدا بلقائه على اية حال | 
| ona, gece şovdan sonra, onunla yatımda yemek yemek istediğimi söyleyin. | Open Subtitles | أخبريها أني أود تناول العشاء معها في يختي بعد الحفل الليلة | 
| Bu hasta 50 yaşlarında, bu nedenle ona prostat kanseri riski olma ihtimali konusunda oldukça hassas bir rakam verebiliriz. | TED | وهذا هو مريض في ال50 من عمره ويمكننا ان نرى اننا حددنا تقدير دقيق له عن احتمال اصابته بسرطان البروستات | 
| - Bana kibrit verdi. - ona kibrit mi verdin? | Open Subtitles | لقد اعطاني هذا الرجل عود ثقاب أعطيته عود ثقاب ؟ |