| Antartik yarımadasında yaşayan 5,000 yıllık yosunları bulmak için oraya gitmeye çalışıyorum. | TED | فأنا أحاول الذهاب إلى هناك لإيجاد طحلب يبلغ من العمر 5 آلاف عام يعيش في شبه الجزيرة القطبية الجنوبية |
| oraya gitmeye hazır olup olmadığımdan emin değilim. | Open Subtitles | لستُ أدري ما إذا كنتُ أودّ الذهاب إلى هناك |
| O yüzden sarhoş olduğum bir gün, oraya gitmeye karar verdim. | Open Subtitles | لذا بيوماً ما كنت ثملة وقررت الذهاب إلى هناك |
| Bir çok insan, oraya gitmeye bile korkuyor. | Open Subtitles | العديد من الناس خائفيـن للذهاب هناك |
| Ama oraya gitmeye ve bir değişiklik yapıp yapamayacağımı görmek istediğime karar verdim. | TED | قررت الذهاب الى الشركة والنظر فيما اذا كنت سأحدث اي تغيير هناك. |
| O yüzden sarhoş olduğum bir gün, oraya gitmeye karar verdim. | Open Subtitles | لذا بيوماً ما كنت ثملة وقررت الذهاب إلى هناك |
| Fazladan paraya ihtiyacım olduğu için oraya gitmeye başladım. | Open Subtitles | بدأت فى الذهاب إلى هناك لأننى أحتجت لمزيد من المال |
| Belki oraya gitmeye değer. | Open Subtitles | ربما يستحق الأمر الذهاب إلى هناك. |
| Kendi başına oraya gitmeye korkmuyor musun? | Open Subtitles | ألستِ خائفة من الذهاب إلى هناك بمفردكِ؟ |
| Bir şey beni oraya gitmeye zorladı. Ben... | Open Subtitles | شيءٌ ما أرغمني على الذهاب إلى هناك |
| oraya gitmeye değdi. | Open Subtitles | لقد كان الذهاب إلى هناك لمسة جميلة |
| oraya gitmeye çalışıyorum ama Perez beni engelliyor. | Open Subtitles | أنا أحاول الذهاب إلى هناك الآن, لكن"بيريز"يمنعني. |
| Sanki siz oraya gitmeye korkuyor gibisiniz. | Open Subtitles | خائفين من الذهاب إلى هناك. |
| oraya gitmeye imkan yok | Open Subtitles | ليس هناك طريق للذهاب هناك الآن |
| Tam da oraya gitmeye hazırlanıyorduk. | Open Subtitles | نحن نستعد للذهاب هناك الأن. |
| Ghost'un oraya gitmeye bahanesi de vardı. | Open Subtitles | جوست) لديه ذريعة للذهاب هناك) |
| Hayaletler problemleri neredeyse oraya gitmeye eğilimlidirler ...ve bu hayaletin sorunu mezarlkta | Open Subtitles | الأشباح تميل الى الذهاب الى حيث تكمن المشاكل وهذا الشبح مشكلته مع المدفن |