| Sana kendi parmağındaki yüzüğü bile satabilirdi. | Open Subtitles | كان باستطاعته أن يبيعك الخاتم الذي في إصبعك |
| parmağındaki derinin bir parçasını nitrojen tankının üzerinde bulduk. | Open Subtitles | وجدنا قطعة من إصبعك على النيتروجين المسال |
| Orta parmağındaki bu 15 santimlik, jilet gibi keskin pençeyle deşer. | Open Subtitles | المخلب القابل للإنكماش بطول 15سم كموسى على إصبعه الأوسط |
| Belediye Kurul üyesinin parmağındaki akik taşından da küçük olan yaratıkların çektiği arabasıyla gelir. | Open Subtitles | و قد أتت الى دولتنا ليست أكبر من حجر العقيق على اصبع السبابة الخاص بالعمدة |
| Ve ben altı ay önce o parmağındaki büyük taşın sadece küp zirkonyum değil aynı zamanda da bir çirkinlik abidesi olduğunu söylemek için fazla kibar olan bir kaçığım! | Open Subtitles | اللذي منذ ستة اشهر مهذبا جدا ليقول اا حجر الالماس الكبير على اصبعك |
| Titreyen elleriyle bana su verirken parmağındaki yüzüğü fark ettim. lşıl ışıldı. | Open Subtitles | بينما كانت يداها المرتجفتان تعطيني الماء لاحظت خاتمها يلمع في اصبعها |
| Tanrım, parmağındaki şu yüzüğe bak. - Onunla dolaşırken dikkat et. | Open Subtitles | اللعنة انظري كم هي كبيرة هذه الماسة على أصبعك يجب أن تكوني حذرة |
| parmağındaki yüzük gibi, büyük mavi bir Tiffany kutusuna mı koyacaksın? | Open Subtitles | هل ستقومين بوضعه في صندوق تيفاني أزرق كبير مثل هذا الخاتم الموجود على إصبعكِ ؟ |
| O parmağındaki yüzük var ya ona evlenme teklif ettiği akşam crème brûlée'sinin içine koymuştum. | Open Subtitles | .. ذاك الخاتم على إصبعها .. في الليله التي تقدّم لها أنا من وضعه داخل الكعك لكيّ تجده |
| Normalde evlilik yüzüğünü taktığın parmağındaki belli belirsiz izi görmediğimi mi sanıyorsun? | Open Subtitles | أتعتقد أنني لا أرى ذلك الخط الرفيع الصدئ على إصبعك في المكان الذي يكون به خاتم زواجك عادة؟ |
| Ham elmas. Her biri parmağındaki yüzük kadar. | Open Subtitles | لدي جواهر كل واحد منها أكبر مما في إصبعك |
| Emily, canım, parmağındaki devasa yüzük iyi bir sebep olmadan evime girip çıkma iznini sana vermiyor. | Open Subtitles | إيميلي، عزيزتي ذلك الخاتم الباهظ حول إصبعك لـاـ يمنحكِ الحق بالسير مجيئاً وذهاباً بمنزلي، بدون سبب جيد. |
| Ortak, parmağındaki yüzüğü es geçemedim. | Open Subtitles | يا صديقي .. لم أقاوم ملاحظة أن لديك خاتم على إصبعك |
| parmağındaki yara bandına bak. | Open Subtitles | ألقي نظرة على الإسعافات الأولية على إصبعه |
| parmağındaki alyansı o an fark ettim. | Open Subtitles | وكان بعد ذلك أن لاحظت خاتم زواج حول إصبعه |
| Baş parmağındaki şeyden dolayı yürümeyi pek sevmez ama yine de teklif için sağ ol. | Open Subtitles | لايحب المشي لأنه لدي شيء في اصبع رجله لكن شكراً على العرض |
| Yüzük parmağındaki yeni kızarıklık da alyansını çıkarıp taktığını gösteriyor. | Open Subtitles | الهواء النقي على اصبع خاتم زواجك يشير إلى أنك أزلته ثم استبدلت خاتم زواجك |
| O parmağındaki yüzük sigorta falan değil. | Open Subtitles | هذا الخاتم في اصبعك .ليس ضمانة لبقائه |
| parmağındaki yüzükle "HAYIR". | Open Subtitles | وليس الخاتم في اصبعك |
| Ve yüzük parmağındaki yüzük izi, yarasının hâlâ taze olduğunu ve onu savunmasız kıldığını gösteriyor. | Open Subtitles | والاسمرار بمكان خاتم اصبعها يوحي بأن الجرح لا يزال طريا مما يجعلها عرضة للخطر |
| - Evet, evet parmağındaki mavi boya üzerinde çalışabilmek için aşırı sulanmıştı, | Open Subtitles | نعم ، الدهان الأزرق الذي كان على اصبعها كان خفيفا جدا لنحصل منه على عينة و نختبرها |
| Aslında, parmağındaki kıllar yüzüğün üzerinden kıvrılıyor, soğudum yüzüğe. | Open Subtitles | حسنا ، شعر أصبعك فوق الخاتم ، يفسده علي |
| parmağındaki yüzüğü çıkar! | Open Subtitles | اخلعي هذا الخاتم من إصبعكِ! |
| Kızın parmağındaki jöleyi yala. | Open Subtitles | إلعق الحلوى من على إصبعها |
| Tek başına oturup, önceden alyans takılı parmağındaki izi ovuşturan yalnız ve sarhoş bir hatun neden iddia konusu oluyor ki? | Open Subtitles | لماذا التعرف على فتاة ثملة تجلس وحدها وهي تفرك بقعة بإصبعها حيث اعتادت على ارتداء خاتم زفافها يُعتبر تحديًا ؟ |