| Bu uzay aracı kimyasal roketler kullanamaz. | TED | لا يمكن لهذا المسبار إستخدام الصواريخ الكيميائية واقعياً. |
| Kimyasal roketler büyük bir itiş gücü yaratarak uzay aracının dengesini bozabilirler. | TED | إذ أن الصواريخ الكيميائية تولد ضربة قوية، دفعة مفرطة. |
| EM: Kesinlikle. roketler hakkındaki anahtar nokta bir seferlik olmaları. | TED | أ م: بالتأكيد، إذاً المسألة الهامة حول الصواريخ أنها جميعاً مركبات استهلاكية. |
| Şu an uçan bütün roketler bir seferlik. | TED | جميع الصواريخ التي تطير اليوم استهلاكية تماماً. |
| Eğer roketler hedefine ulaşırsa bütün bir şehrin insanlarını öldürebilir. | Open Subtitles | إذا اخترق الصاروخ الهواء الجوي يمكنه نسف مدينة مأهولة برمتها |
| Model roketler ve slot arabalar gibi projeler yapardık. | TED | وكنّا نبني مشاريعا معا، مثل نماذج صواريخ وسيارات صغيرة. |
| Bu roketler deneysel azot oksit motor kullanıyor. | TED | هذه الصواريخ تستخدم محركات تجريبية مثل أكسيد النيتروز |
| Eğer çok fazla itici koyarsanız, roketler genelde kontrol dışı dönerler. Burada bir kalkış yarışı var. | TED | تفقد الصواريخ تحكمها في العادة إذا وضعت الكثير من الوقود بها هذا كان سباق |
| Maskeli Kahraman onların roketler üzerinde çalıştıklarını söylemişti! | Open Subtitles | الثائر المقنع كان يقول أنهم يعملون على الصواريخ |
| Arabala parketmekle, roketler arası ilişkiyi anladın mı? | Open Subtitles | هل تفهم وجهة نظري حيال بناء الصواريخ والركن صفاً ثانياً؟ |
| Örneğin uzayı keşfetmek için geliştirdiğiniz itici roketler konusunda. | Open Subtitles | على سبيل المثال في مجال تطوير دفع الصواريخ الخاصة بكم إلى الفضاء الخارجي لغرض البحث |
| roketler benim uzmanlık alanım değil ama belki sıkı çalışırsan, sen de üniversiteye gidebilirsin. | Open Subtitles | حسناً الصواريخ ليست من اختصاصى ولكن ان عملت بجد قد تلتحق بالكلية ايضاً |
| roketler gerçek hedefe dönerken... bu çocuk paniğe kapılabilir. | Open Subtitles | قبل إطلاق الصواريخ عند توجيها إلى الهدف الحقيقي هذا الطفل من الممكن أن يتردد |
| Üzgünüm, Albay, ama roketler yeterli itmeyi yapmadı. | Open Subtitles | آسف كولونيل لكن الصواريخ لم يكن لديها قوة دفع كافية |
| - roketler gerçekte ağaçlarda büyümüyor. - Biliyorum, efendim. | Open Subtitles | الصواريخ ليست تنمو على الأشجار أيتها الرائد أعلم ذلك .سيدى |
| Çok uzun zaman önce roketler ve robotlar henüz dünyada yokken genç bir savaşçı Aku'yla savaşa girdi. | Open Subtitles | حسناً، في الماضي البعيد قبل أن يخترعوا الصواريخ و الروبوتات خاض محارب شاب معركة ضد آكو |
| Roketatarlar Anne olurdu, roketler de Çocuklar. | Open Subtitles | قاذفات الصواريخ كانت الامهات الصواريخ الاطفال |
| Hiçbiri yaşanmadı. roketler, o dehşet, asla olmadı. | Open Subtitles | لم يحدث شئ أبداً، الصواريخ والرعب كل شئ لم يحدث |
| Onun parçalara bölündüğünü gördüm sanki atmosfere yanlış açıyla çarpan şu roketler gibi. | Open Subtitles | لقد رأيته يتحطم ... كهذه الصواريخ التي تخترق الغلاف الجوي عند الزاوية الخاطئة |
| 160 kilometre yukarıda, uzayın sınırında roketler dünyadan görülebilen parlayan bir duman bulutu salıyor. | Open Subtitles | عند ارتفاع 160 كيلومتر عند حافة الفضاء الخارجي، تُطلق تُطلق الصواريخ سحابةً من الدخان المضيء منظورةٌ من الأرض |
| Ama sonra, ana roketler devreye girince... işte o zaman, gerçekten... çok hızla gittiğini anlıyorsun. | Open Subtitles | لكنها عندئذ شاهدت معززات الصاروخ تنطلق وهذا عندما تعرف إنك ذاهب إلى مكان ما سريعا جدا |
| Bu tasarım ilkelerinden biri, daha büyük roketler icat etmek yerine onları bir araya getiriyorsunuz. | TED | هذا جزء من مبدأ التصميم ليس مجرد اختراع صواريخ بالغة الضخامة، ولكن الجمع بينها. |
| " Ve roketler, kırmızı parıltılar, gökyüzünde patlayan bombalar " | Open Subtitles | والصواريخ في توهج أحمر القنابل تنتشر في الهواء |