| O benim nedimem, silahı ruhsatlı ve kendisi hormon kullanıyor. | Open Subtitles | إنها اشبيتني.. والسلاح مرخص وهي تأخذ هورمونات. |
| - Sen birkaçak avcısın. - Hayır, ruhsatlı bir avcıyım. | Open Subtitles | أنت صياد غير شرعي لا ، أنا صياد مرخص له الصيد |
| ruhsatlı bir internet dedektifi var karşınızda. | Open Subtitles | يصادف بأنكِ تكون في حضرة محقق انترنت مرخص |
| Silah işinde çıkmaz sokağa saptım. Kurbanımızın ruhsatlı silahıymış. | Open Subtitles | أجل لقد وصلت طريق مسدود مع السلاح لقد كان مسجل بإسم الضحية |
| Her ailenin ruhsatlı bir silahı vardı. | Open Subtitles | كل من هؤلاء العائلات كان لديها مسدس مسجل |
| Anatomi Yasası, bu ülkede tıbbın yalnızca kalifiye ve ruhsatlı profesyoneller tarafından uygulanmasını sağlayacak. | Open Subtitles | تشريعات التشريح ستتأكد أن الطب في هذه البلاد يتم مُمارسته من قِبل أطباء مُحترفين مُؤهلين |
| O siteyi yöneten kişinin ruhsatlı bir silahi varmış. | Open Subtitles | ايا كان من يدير موقع الكراهية هذا هو صاحب مسدس مرخص |
| Yani ruhsatlı bir silahınız varsa bir sıkıyönetim halinde hükümet tarafından düşman olarak hedef alınacaksınız. | Open Subtitles | إذا ملكت سلاح مرخص ستكون في الواقع هدفاً كعدو من قبل حكومتك كما هو الحال أثناء فرض الأحكام العرفية |
| Senin de California'da çalışan ruhsatlı bir silah tüccarı olarak bu rozetin bana acil durumlarda el koyma yetkisi verdiğini bilmen gerekirdi. | Open Subtitles | عشرة أيام كفترة انتظار قبل بيع قطعة سلاح وكتاجر مرخص ببيع الأسلحة النارية في ولاية كاليفورنيا يجب أن تعلم أن هذه الشارة تسمح لي بحالات الطوارئ |
| ruhsatlı silahı yok. | Open Subtitles | مرخص سلاح عنده ليس |
| Seni uyarıyorum, dövmeli yaratık! ruhsatlı silahım var, ve silahımı kullanmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | حزرتك لدى سلاح مرخص وسأستخدمه |
| Ayının teki olabilirim ama ruhsatlı ve anlaşmalı bir ayıyım. | Open Subtitles | قد أكون من "الياهو" لكني مرخص و بمستندات الـياهــو... |
| Bu yasal ruhsatlı. | Open Subtitles | هذا السلاح مرخص |
| ruhsatlı değil. | Open Subtitles | إنه سلاح غير مرخص |
| McGill, yasal yollarla edinilmiş ruhsatlı bir silah sahibiydi. | Open Subtitles | (ماك جيل)، كان مالكًا قانونيًا لسلاحٍ مرخص. |
| O onun ruhsatlı silahıydı. | Open Subtitles | كان لديه مسدس مرخص |
| - Hayır, ruhsatlı değil. | Open Subtitles | -لا، انه ليس مرخص |
| Ve eski kocayı araştırdığımda... ruhsatlı bir silahı olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | و... اكتشف أن الزوج السابق المالك الفخور لمسدس مسجل |
| Ziva, Ateşli Silahlar kayıtlarına bak bakalım Iger'ın ruhsatlı 45'liği var mı. | Open Subtitles | "تحققي في قاعدة بيانات "آي تي أف أنظري إذا كان (آيجر) مسجل سلاحاً عياره 45 ،(هل ستقول لي ما الذي يحدث (ماكغي |
| Holt'un sabıkası yok ama ruhsatlı bir silahı varmış. | Open Subtitles | (هولت) ليس لديه أي سجل ولكنه يملك سلاح مسجل |
| Anatomi Kanunu, bu ülkede tıbbın yalnızca kalifiye ve ruhsatlı profesyoneller tarafından uygulanmasını sağlayacak. | Open Subtitles | قانون التشريح سيضمن أن الطب في هذه البلاد سيتم مُمارسته فقط من قبل المؤهلين والمُعتمدين |