| Senetlerini sadece söylentiler yolunda gittiğinde ve şirketin borsaya açıldığı gün nakde çevirirdi. | Open Subtitles | فقط يتعامل نقداً بينما كانت الشائعات تأخذ مجراها حتى يصل إلى يوم الإكتتاب |
| Sana bir kılıç verirdim ama söylentiler geldiğinde kime karşı kılıcı kullanacağından korkuyorum. | Open Subtitles | ..لأود أن أعطيك سيفاً ولكنني أخشى أي جثة شفرته ستحصد عندما تصلك الشائعات |
| Baş Savcı yöntemleriyle ilgili bazı söylentiler duymuştu. Öğrencileri fazla zorladığı anlatılıyordu. | Open Subtitles | المدعي العام الأمريكي سمع إشاعات عن أساليبه وأنه يضغط على المتدربين كثيرا |
| Northmount Üniversitesindeki bir Promisin dağıtım şebekesi hakında söylentiler duyuyorduk. | Open Subtitles | سمعنا إشاعات عن شبكة لتوزيع البروميسين فى كلية ، نورثمونت |
| Takımda yerel bir oyuncu olduğuna dair bir söylentiler var. | Open Subtitles | هناك شائعات تقول أن هناك لاعب هندي في الفريق كذلك |
| Aynı söylentiler, ama yazının boş kısımları, o dönemlerdeki korkulan isimlerle doldurulmuş. | Open Subtitles | الإشاعات نفسها، لكن الفراغات كانت ملأ مع من مخيف في ذلك الوقت. |
| İnsanların ön yargılarını doğrular nitelikte söylentiler milyonlarca insana arasında yayılmış ve inanılır hale gelmiş durumda. | TED | الشائعات التي تؤكد تحيّز الناس يتم تصديقها الآن وتنتشر بين ملايين الناس |
| söylentiler, durumunun ciddi olabileceği yönünde, bu da ülkesindeki insanlar için korku ve endişe yaratıyor. | Open Subtitles | الشائعات تشير بأنها حالتها ربما تكون خطيرة مما سبب الحيرة والقلق بين أفراد شعبها |
| Özellikle, gizli ihaleler, rüşvet ve uluslararası mafyayla ilişkileri hakkında çıkan söylentiler var. | Open Subtitles | وخصوصا اذا نظرنا الى الشائعات بشأن العقود المزورة و الرشاوى. |
| Komik söylentiler duydum ama resmi şikayet olmadı. | Open Subtitles | سمعت إشاعات مضحكة لكن لا أحد إشتكى رسميا |
| Başarılı bir iniş harekatıyla ilgili söylentiler vardı ama doğru olmadığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | كان هناك إشاعات ..حول عملياتهبوطناجحة. لكن من الواضح أن هذا ليس صحيحاً. |
| söylentiler. Söylentileri duydum, ama hiçbiri doğrudan bu konu hakkında değildi. | Open Subtitles | لقد سمعت إشاعات كثيرة ولكن لم أكن ألمسها على الواقع |
| Yani, sokakta söylentiler duydum kazançlarını sahte olduğunu , bu ama bilmiyordum . | Open Subtitles | أعني, سمعت شائعات في الشارع أن أرباحها كانت وهمية لكننيّ لم أكن أعلم |
| Jason ve kraliçe ariadne alt kasabaya kaçmış söylentiler var. | Open Subtitles | هناك شائعات بأن جيسون والملكة أريادن هربوا إلى المدينة أقل. |
| Kraliçe Enid'in tahtının varisi hakkında neden söylentiler yayıyorsunuz? | Open Subtitles | اذن لما تنشر شائعات عن وريثا للعرش من الاميره ايند ؟ |
| Ve neden, Thuringian ormanında doğa üstü olaylar olduğuna dair hikayeler anlatarak askerlerim arasında hurafeler ve söylentiler yayıyorlar? | Open Subtitles | و لماذا لم يتوقفا عن حكي قصص عن أحداث غريبة في الغابة الثرينجية ينشرا الخرافات و الإشاعات وسط قواتي؟ |
| Evet, hanım evladı olduğuna dair söylentiler yüzde yüz doğru. | Open Subtitles | أجل ، لكن الإشاعات عن حماقتك وجبنك كانت صحيحة بالكامل |
| Bekledin, insanların sinirlerini gerdin ve tarikat hakkında söylentiler yaydın. | Open Subtitles | .كنت منتظراً. لقد ازددت حدةً بدأت بترويج الإشاعات في القرية |
| ...Byalistock veya Grodno gettosunda ya da başka bir yerde bazı söylentiler duymuşlardı. | Open Subtitles | فقد سمعوا اشاعات من قبل في أحيائهم أو أماكن أخرى |
| Bu söylentiler ilk olarak bu kasabada başladı. | Open Subtitles | لقد بدأت الإشاعة أولاً . هنا في هذه البلدة |
| Takımda Sam Metcalf'i bir örümceğin öldürmüş olabileceğiyle ilgili söylentiler var. | Open Subtitles | هناك إشاعة تَنتشرُ تلك ان نوع من عنكبوت قَتلَ سام ميتكالف. |
| Eğer söylentiler doğruysa... bunların sebebi bir insan dönüşümü olmalı. | Open Subtitles | اذا كانت الاشاعات صحيحه, لابد ان لها علاقه بكيمياء الإنسان |
| Bazı söylentiler olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لكنني أعرف أن هناك همسات بالأسفل قصص عن طفلة تجوب الأرض |
| Başka bir göreve atanma konusunda söylentiler varmış. | Open Subtitles | هناك أقاويل تدور حالياً عن توزيع المناصب من جديد. |
| Şeref meselelerini geride bıraktığın hakkındaki söylentiler üzerinde konuşuyorduk. | Open Subtitles | كنا نناقش الشائعة التي تقول أنك انسحبت من مبارزة شرف |
| Etrafta sevgilimi görmek için Welch'e gidip işten kaytardığıma dair söylentiler dolaşıyor. | Open Subtitles | أتعلم أنه يشاع فى البلدة أنى أخرج مع شاب من ولش |
| Şimdi sokaklarda tekrar şehre döndüğüne dair söylentiler dolanıyor. | Open Subtitles | ولكن الآن, أنا أسمع أحاديث فى الشارع أنه عائد إلى المدينة |
| söylentiler kanıtlanamaz. Bu yüzden söylentidir. | Open Subtitles | حسناً,أنت لا تستطيع أثبات أشاعة لذلك تلك أشاعة. |
| Beni, tapuların iptaliyle ilgili söylentiler yaymam için işe aldığını sanıyor. | Open Subtitles | ظن أنه جندني لخدمته لأنشر الأقاويل حول فسخ عقود الأراضي |