| Böylelikle, tüm insan genomunu sadece saatler içinde tayin edebiliyoruz. | TED | والآن و خلال ساعات فقط يمكننا أن نحدد الجينوم البشري |
| Ameliyatımın hemen ertesinde, bir düzineden fazla güçlü kimyasalın herbirini günlük ne miktarda alacağıma karar vermeliydim. Çünkü hiçbir şey almazsam, saatler içinde ölecektim. | TED | مباشرة بعد الجراحة, وجب علي أن اقرر كمية الادوية التي يجب اخذها يومياً. وذلك ان امتنعت عن تناول هذه المواد, سوف اموت خلال ساعات. |
| Ama bu süper yüklü karbon dönüştürücülerle ilişkili güç ve güzellik, onların işlerini aylar yerine saatler içinde yapabilmeleridir. | TED | إلا أن قوة وجمال تلك معيدات تدوير الكربون بشحنات كبيرة تكمن في حقيقة أنها قادرة على الإنتاج خلال ساعات بدلاً من أشهر. |
| Bu gezegenimizde kocaman boş bir sayfa. Onu saatler içinde haritalandıracağız, haritaları da büyük üniversitelere dağıtacağız. | TED | إنها مسطح ضخم جداً في كوكبنا. سوف نرسم له خارطة في غضون ساعات, ونرسلها إلى الجامعت الرائدة. |
| Ülkeden ülkeye saatler içinde geçebilirler. | Open Subtitles | سائقوا المسافات الطويلة ينتقلون من بلد الى بلد .في غضون ساعات لما لا؟ |
| Bazen olağanüstü değişiklik saatler içinde olabiliyor. | TED | ففي بعض الأحيان التغير غير العادي يمكن أن يحدث خلال ساعات فقط. |
| saatler içinde öleceğini bilseydin, ne yapardın? | Open Subtitles | لو عرفتِ بأنكِ ستموتين خلال ساعات ماذا ستفعلين ؟ |
| Bir sonraki yangınını saatler içinde çıkarabilir. | Open Subtitles | فربّما تبدأ بإشعال حريقها التالي خلال ساعات |
| Bak, bu motor 750 km çapındaki elektronik ile çalışan her şeyi saatler içinde etkileyebilir. | Open Subtitles | إنظر ، تلك الدراجة قد تدمر أى شئ إلكترونى ضمن مدى 500 ميل خلال ساعات و إذا تمكن من تحميل نفسه |
| Bu şey, ilk kurbanları saatler içinde öldürdü J.J.. | Open Subtitles | هذا الشيء قتل الضحايا الثلاث الاوائل خلال ساعات جي جي |
| Enfeksiyon için tedavi verirsek ve yanılıyorsak saatler içinde ölür. | Open Subtitles | لو عالجنا العدوى وكنّا مخطئين، فستموت خلال ساعات |
| Enfeksiyon için tedavi verirsek ve yanılıyorsak saatler içinde ölür. Ya rejeksiyon için tedavi verirsek ve yanılıyorsak? | Open Subtitles | لو عالجنا العدوى وكنّا مخطئين، فستموت خلال ساعات |
| Bir durumumuz var, tamam, saatler içinde bizi dibe batıracak Yuan stokumuz var. | Open Subtitles | لدينا وضع هنا, لدينا يوان هنا يمكن أن يحطمنا خلال ساعات |
| Federaller saatler içinde onu kırabilirdi. | Open Subtitles | باستطاعة الفيدراليين فك التشفير خلال ساعات قليلة |
| Dediğim gibi, saatler içinde toplamdan çok ilerleme kaydettim. | Open Subtitles | مثلما قلت، أنا أحرزت تقدمًا أكبر خلال ساعات أكثر من أي وقت |
| Hisarı saatler içinde ele geçirebilecek 250 adamım olacak. | Open Subtitles | لدي 250 رجلاً جاهزين لاقتحام القلعة خلال ساعات |
| saatler içinde ateşiniz yükselecek ve derinizde döküntüler meydana gelecek. | Open Subtitles | في غضون ساعات سترتفع درجة حرارتك وسينتشر الطفح الجلدي |
| Bu yaratıklar saatler içinde yeni organlar yaratıyor. | Open Subtitles | هـذه الـمخلـوقات يمكنها تـوليد أعـضاء. جديدة داخل المعيل في غضون ساعات |
| Bu yeni gelişen bir dokuyken, saatler içinde bir embriyoya dönüştü. | Open Subtitles | نما هذا المهجّن الجديد من عيّنة نسيج وتحوّل إلى جنين مكتمل في غضون ساعات |
| Sadece saatler içinde hava aşırı sıcaktan kutup iklimine dönebilir. | Open Subtitles | يُمكن أن يتغير الجو هنا مِن المداري .الى المُتجمِّد في خِلال ساعات |